Kendimi oyuncak gibi hissediyordum.Sanki kullanılıp işi bitince atılacak olan bir adet oyuncak.Tuhaf şeyler yaşadığımı düşünüyordum.Ama aynı zamanda abarttığımı da.İki seçenek arasında kalmıştım ve ikisinden birini seçebilmem için bana gökten tanrı tarafından indirilen bir vahiy gerekliydi.Aslında saçmaladığım ve abarttığım konusuna düşünmeden evet diyebilirdim.Çünkü eğer düşünecek olsaydım paranormal olaylar yaşadığım kanaat getirirdim.Bu düşünme süresi gerekirse üç saniyeden ibaret olsun.Bu yaşadığım iki olayı baz alıp kendi kendi tartışmaya kalkar isem bir psikiyatrist seanslarına ihtiyacım olabileceğine yemin edebilirdim.
''Kendine gel Deniz.Merak etme bir Matrix filminde oynamıyorsun.Sıradan bir kız olduğun gibi sıradan da bir hayatın var.Sen, kıyafetlerinin sana yakışmadığını düşündüğün için dışarı çıkmak istemeyen, biri sana iltifat ettiği zaman hala anaokulu çocuğu tavırlarıyla adam gibi cevap veremeyip ellerinle oynayarak kem küm eden, arkadaş edinmeye bile utanan, biri seninle konuşma girişiminde bulunduğunda utanıp kaçarak insanları kendinden soğutan, yemek yemeye gittiğinde yanında biri olmadığı zaman sipariş vermeye bile utanan, dolmuşa 'ya bütün yerler dolu olursa ve ben ayakta kaldığımda herkes bana bakarsa' diye düşünüp dolmuşa binmekten vazgeçerek o kadar yolu yürüyen, aptalca düşüncelere sahip olan gereksiz oksijen israfı bir kızsın.Hayatında hiçbir hareket yok iken paranormal olaylar yaşadığından şüphelenip komik görünüyorsun.Eğer böyle tuhaf olaylar yaşanacak olsa dünyada trilyonlarca katrilyonlarca insan varken seni mi bulurlar.Çok komiksin hayalindeki seçilmiş kişi seni(!)''
Diye dışımdan sesli bir şekilde kendi kendimi teselli etmeye çalıştım.Fakat bir olaydan kurtulayım derken kalbimi sanırım çok kırdım.Evet, ciddiyim.Kendi kalbimi kırmaktan bahsediyorum.Özellikle o sondaki dalga geçtiğim cümle yüzünden gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladı.
''Bir de duvar dibine çök ağla istersen gerizekalı seni.'' Diyerek 'Mekanın sahibi is come back!' Girişi yaptı iç sesim.
Bana bağlı olan dış sesim yüzünden ağlamak üzere iken benden tamamen bağımsız davranan iç sesimin gelmesi ne büyük bir teselliydi benim için(!)
Fakat kendi kendime söylenirken ailemin yanımda olduğunu, ve şuan hastane odalarından birinde değilde evde ve odamda olduğumu yeni anlamıştım.Gözlerimi yeni yeni açıyordum.Gözlerimi her açtığımda farklı bir ortamda oluyordum.Bu sanırım eğlenceliydi.Evet annem ve babamın bana sanki gözlerinin önünden insan doğramışım gibi bakmaları dışında her şey eğlenceli gidiyordu.
''Doktor sakinleşmesi için narkoz vermişti.Ondan dolayı mı böyle oldu acaba?Sanırım narkoz kafa yaptı.'' Dedi annem
''Sakin ol Deniz'in bir şeyi yok.Doktor narkoz verdiği içindir.Neden bayıldığını da doktorumuz bize iletti zaten.Yorgunlaktan başı dönmüş ve o an zihni kendini kapatmış.''Diyerek annemi sakinleştirmeye çalıştı babam.
''Peki ya kafasını vurduğunda darbe aldıysa?''Annem ellerini yumruk yapıp ıssırmaya başladı.Ardından gözleri doldu ve yüz ifadesi perişandı.
''Peki ya beyin sarsıntısı geçirdiyse?Ya...ya ölüme yaklaştıysa?!'' Diyerek ellerini yüzüne kapayıp ağlamaya başladı annem.
''Hanım saçma sapan cümleler kurma.Kızcağız yorulmuş ve bayılmış.Sonra da yere düştüğünde beyni neye uğradığını şaşırmış.''
Annem her olayı abartıp kendi kendine psikolojik zarar veren bir kadındı.Babam ise henüz kendini teselli edememiş iken annemin abarttığı konulara, onada psikolojik yardımı dokunacak şekilde sakin ve mantıklı bir biçimde açıklayıp teselli veren taraftı.
''Sürekli kedi kedi demeside bu yüzdenmiş.İlk başta kedi falan görmemiş.Bayılıp hastanede gözlerini açtıktan sonra ölü kedi muhabbetleri başlamış.Çünkü olay yerinde hiç kedi leşi olmadığını herkes söylüyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadow Chaser
Teen Fiction"Biliyor musun Deniz? Bu dünya hassas kalpler için bir cehennemdir."