'Demek kırmızı gül istiyorsun ha?'' dedi.
Donmuş olan yüzüm soğuktan kaskatı kesilmesine rağmen başımı onaylarcasına hareket ettirdim.
Küçük üşümüş ellerini sıcak avucunun arasına aldı.
''Deniz... Sana söylemem gereken bir şey var.'' dedi
Bunu söylediğini duyduktan sonra dilimi neredeyse yutacaktım.Sandığım şeyi söylemesine şuan hiç hazır hissetmiyordum.Ah hayır sadece şuan değil, düşündüğümü söyleyeceğe şeye hiçbir zaman hazır değildim.
Usulca başımı kaldırdım ve ürkek bakışlar ile masmavi gözlerine odaklandım.
''Ama sakin kalmanı istiyorum.Eğer büyük bir tepki vereceksen... söylemesen daha iyi olacak.Hatta.. boşver.Seni hemen evine bırakmalıyım.'' dedi huzursuzca başını sağa sola çevirirken.
Söylemesini istiyordum.Duymak istiyordum.Bir ilişki istedini hissediyordum fakat buna hazır değildim.Sadece onun söylemesine ihtiyacım vardı.Belkide ondan beklediğim bir ilgi vardı...
''Cihan, söylemeni istiyorum.Büyük tepki vermeyeceğim.Söylemezsen içime oturur.''Dedim. Söylemesi için neredeyse yalvarıp ayaklarına kapanacaktım.
''Emin misin? Bu ikimiz içinde pek hayra alamet bir şey değil.'' dedi.
Hafif bir gülümseme sunarken başımı utançla eğdim.
''Deniz, bak...'' derince iç çekti.Ben hala ağzından çıkacak sihirli sözcükleri bekliyordum.
''Baban uyandığında lavaboya giderken senide görmek için odana uğramış.Ama odanda görememiş.Banyoyu, mutfağı, salonu... evin her yerini karış karış talan etmesine rağmen seni bulamamış.Yatağının üzerinde çıkarılmış pijamalarını bulmuş.Tepkisinden korktuğu için annene iletmekten çekinmiş fakat annene haber vermesi gerekiyormuş çünkü evin dışında olduğunu anlamış.Annen uyandığında senin evde olmadığını anlayınca korkudan bir süre dili tutulmuş.Baban beni aradı ve olanları anlattı.Telefonuna ulaşamamışlar.Bende, senin evden kaçacak bir kız olmadığını belirttim, o da aynı şeyi söyledi.Ailenin, senin neden evden kaçtığın hakkında bir fikirleri yok.Polisler ve jandarma ekipleri...Seni arıyorlar Deniz.'' dedi. söylemeyi başardığı için rahatlamış bir ifade sundu.
Cihana o kadar boş ve ifadesiz bakıyordum ki... Sanki şuan emniyet müdürlüğü tarafından aranan ben değilmişim gibi.
Cihan beni omuzlarımdan tuttu ve beni kendime getirmek istercesine hafifçe sarstı.
''Deniz hadi güzelim lütfen beni korkutuyorsun.İyisin? Ya da değilsin.Sakin ol sakın ağlama seni evine bırakacağım aileni daha fazla telaşlandırma çünkü annen çok sinirli görünüyordu.'' dedi.
''Ne?'' Dedim bir şey söylemiş olmak için.
Bana o kadar tuhaf bir bakış attı ki çözümlemem için zamana ihtiyacım vardı.Bütün duyguları birbirine girmişti.Bu bakışı onda ilk defa görüyordum.
Bana değişik bakışını atmayı sürdürürken eli ile uzandı ve saçlarımı okşamaya başladı.
''Ev bekleyebilir.Tut elimi Deniz.Yürüyoruz.'' dedi mest edici ses tonu ile fısıldayarak
Cihan, ailemin daha fazla merak içinde olmasına göz yumamayıp onları aradı ve yanında olduğumu, iyi göründüğümü söyledi.Ama annemin içinin hala rahat kalamadığını biliyordum.Eve gittiğim zaman hiç hoş şeyler olmayacaktı.
El ele uzunca bir süre yürüdük.Hiçbir şekilde iletişim kurmadık.Gözlerimiz dahi birbirine değmedi.İkimizde kendi düşüncelerimiz arasında kaybolduk.Tek temasımız ellerimizdi.Düşüncelerimizden korkup kaçmak istediğimizde birbirine kenetlenmiş ellerimize sığınıyorduk.
Onun ne düşündüğünü az çok tahmin edebiliyordum.Benim gibi stresli, telaşlı birinin polisler tarafından arandığını bilmesine rağmen hala ifadesiz ve sakin kalması, ikincisi ise bu saatte sokakta ne yaptığım.Ne yapmaya çalıştığımı, ne haltlar karıştırdığımı bilmek istiyordu.Konuşmamı istiyordu.Fakat konuşamayacak kadar tuhaf hissediyordum.
Neden ifadesiz ve sakin olduğumu merak ettiği konuya değinirsek, aslında bunun sebebini az çok biliyordum.Ben, ondan bir ilişki istediğini söylemesini, benden hoşlandığını itiraf etmesini heyecanla beklerken, onun bana ailemin sinirli olduğunu ve arandığımı söylemesi çokta normal olmasa gerek.Cihan'ın beni sevdiğini düşünmek istemiyordum fakat söze öyle bir başlamıştı ki... Beni sevdiğini söylemesini deliler gibi istemiştim.
''Bence artık ötme zamanı geldi ha?Yeterince açıldın sanıyorum.'' dedi dudağının kenarı kıvrılırken.
''Bu saatte sokakta ne yapıyordunuz madam?''
Kontrolsüzce direkt konuşmaya girdim.
''Ne yani, sana her yerde gölgeler gördüğümü ve bugün ilk kez gölgeyi boydan gördüğümü, üstelik telefonumdan delilerce gelen bildirim sesine rağmen bomboş bir ekrana rastladığımı, yorganımı kaldırdıktan sonra gölgenin bana dokunmaya çalıştığını anladığımda yatağımdan hızla çıkarak bu saatte ailemden gizlice psikiyatriste gitme kararı aldığımı, zar zor bir taksi bulduğumu sanarak pezevenk dolu bir arabaya bindiğimi ve neredeyse cinsel istismara uğrayacağımı düşünerekten arabadan indikten sonra sana çarptığımı ve seni görünce et görmüş köpeğe döndüğümü anlatacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.'' tek nefeste bugünkü yaşadıklarımı anlatmıştım.
Konuşmayı bitirdiğimde aniden durdu ve yüzüme baktı.Artık Cihan'ın bana attığı anormal bakışı ilk görüşüm değildi.İkinci kez böyle bakmasınıda sağlamıştım.
''Vay canına. Vay canına Deniz.Samimi söylüyorum hiç Eminem'e meydan okumayı düşündün mü?'' dedi.Çok ciddi gibi görünüyordu.
Tam konuşacaktım ki izin vermeden devam etti.
''Ihm şu hız konusunda Eminem ile rekabetini daha sonra konuşacağız.Ondan önce daha çok dikkatimi çeken şeyler var.Mesela sürekli gölgeler gördün ve kendinden şüphelenip tek başına psikiyatriste gitmek istedin öyle mi? Böyle şeylerden rahatsız olduğun veya ürktüğün zamanlarda beni arayabilirsin Deniz.Dün sana iki tane mesaj çekmiştim.Sana attığım mesajdan dolayı bildirim sistemin buga girmiş olabilir.Belki telefonun problemlidir.Gölge konusuna gelirsek, odanda sarı gece lambası görmüştüm.Gördüğün gölgeler odandaki ışıktan kaynaklı bir göz yanılması olabilir.Fakat gerçekten kendinden şüphe ediyorsan ve ailene açıklamaya korkuyorsan, senin dayanağın Benim Deniz.'' öyle güzel konuşmuştu ki neredeyse ağlayacaktım.Kendimi güvende hissetmemi ve ona her şeyi korkmadan anlatabilecek kıvama gelmemi sağlıyordu.
''Bir göz yanılması olmadığına eminim.Çünkü sana henüz anlatmadığım gül yaprakları ve ölü kedi muhabbetide var.Kendimi iyi hissedemiyorum Cihan.Bir doktora ihtiyacım var.'' dedim.
''Anlıyorum güzelim.Gül yaprağı demişken, onlar çorbandan falan da çıkmıştı.'' dedi gülerken.
''Imm evet çorbamdan çıkmıştı fakat... Sen nereden biliyorsun senin yanında hiç yaşamamıştım.'' dedim esprisel gülümserken.
Bir an stres olduğunu fark ettim.Cihan kafasını bir sağa bir sola çeviriyor ise strese girdi demektir.Bir süre durup ceplerini karıştırmaya başladı.
''Telefonumu kaybettim sandım.Neyseki cebimdeymiş.''Dedi stresli modundan çıkıp normal haline dönerken.Küçük bir gülümseme bahşetti.
''Ha çorbandan gül yaprağının çıktığı konuya gelirsek, sadece tahmindi.Genelde izlediğim filmlerde insanların çorbalarının içinden muska falan çıkar.Onlar aklıma geldi birden.''
''Telefon demişken.Benim telefonum nerede?'' Dedim korkarak.
''Ah Tanrım! Telefonumu o taksi sandığım arabada unuttum.Lanet olsun!'' Dedim sinirle yere bir tekme savururken.
''Sakin ol bir şekilde alırız.Korkma.Hatta sen burada beni bekle.Sakın kıpırdama.Ailenin sana neden ulaşamadığını anladım.Telefonun senin tabirin ile ''Pezevenk dolu arabada'' kaldı.Dediğimi unutma Deniz.Sakın bir yere gitme kaybolmanı istemiyorum.Hemen dönerim.'' Dedi elimi usulca bıraktıktan sonra koşmaya başlarken.
''Hayır Cihan dur!O araca gitmeni istemiyorum!'' Diye seslendim.Fakat duymadı bile.Çünkü çoktan koşarak uzaklaşmıştı.
''Geceye selam olsun! Gökyüzünün kusurlarına kör olan yosun tutmuş su'' Dedi iç sesim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadow Chaser
Teen Fiction"Biliyor musun Deniz? Bu dünya hassas kalpler için bir cehennemdir."