Cumartesi günü Taehyung, Hoseok'u eve bırakmış ve pazar günü de Taehyung'un uslu durmadığı ek olarak epey yorucu geçen çalışmalar olmuştu ve pazar gününün üzerinden 2 gün geçmişti.
Hoseok sabah 10'daki dersine 1 saat erkenden gelmiş, içtiği kahvenin karton bardağını buruşturmakla meşguldü. 2 gündür görüşemediği dans hocası ansızın aklında yer edinmişti.
Aralarındaki garip ilişki, aslında garip olduğu kadar güzel olan o ilişki ister istemez Hoseok'un, Taehyung'u düşünmesine sebep oluyordu.
Geniş amfide biraz arkalarda, cam kenarında bir yer bulmuştu ve sabahın o nazlı güneş ışıkları teninde oyalanıyordu. Bundan rahatsızlık duymuyor aksine teninde gezinen pırıltılardan zevk alıyordu.
Sınıfta kendisi dışında birkaç kişi daha vardı ve kendi aralarında koyu bir sohbet içerisindelerdi. Hoseok, Taehyung'u düşünürken ortamdan, seslerden öylesine soyutlanmıştı ki kendisini Taehyung'un o ıslak saçlarını, dikdörtgen gülümsemesini, kalın sesini ve teninde dolaşan o uzun parmaklarını hayal ederken bulmuştu. Bu öylesine gerçekçi ve güzel bir hayal alemiydi ki dudakları yukarıya kıvrılmıştı önündeki boş karton bardak ile bilinçsizce ilgilenirken.
"Hoseok!" Kolunda hissettiği acıyla dudaklarına yerleşen gülümseme silindi ve homurdanarak yanına yerleşen Namjoon'a çevirdi bakışlarını.
Kolunu ovalarkan ağzının içinden homurdanıyordu ve yanındaki beden bu durumdan epey zevk alıyor gibi duruyordu.
"Geldiğini cidden böyle mi haber vermeliydin?" mırıldandı ve diğer elindeki buruşmuş karton parçasını bırakıp kollarını göğsünde kavuşturdu.
"Adını defalarca seslendim ama duymadın." yan bir gülüş dudaklarına yerleştiğinde Hoseok bu gülüşün ardından gelecek garip bir konuşmanın olacağının farkındaydı.
Üniversitenin ilk yılında bu sıralarda başlamıştı arkadaşlıkları ve hala devam ediyordu. Namjoon değerliydi ve hep öyle kalacaktı.
"Ee kime aşık oldun?" Namjoon'un dedikleri ile bakışlarını kaçırdı ve camdan dışarıya bakmaya başladı. Yalan söyleyemezdi. Söylemeye çalışsa da bir şekilde kendisini ele veriyordu işte. En azından bu Namjoon için geçerliydi çünkü Hoseok'u öyle iyi tanıyordu ki yalan söylese hemen fark edebiliyordu.
"B-ben..." duraksadı ve sonra ofladı. "Aşk demeyelim ama biri ilgimi çekiyor." Namjoon gür bir kahkaha atmış ve heyecanla detayları öğrenmek adına Hoseok'a daha da yakınlaşmıştı. Hoseok en nasıl bu zamana dek saklayabilmişti kendisine hayret ediyordu.
Taehyung hayatına gireli 5-6 gün olmuştu ve Namjoon bunu ancak şu an fark edebiliyordu. "Dans kursuna yazılmıştım ya, oradaki hoca." mırıldandı ve kaçamak bir bakış attı yanındaki bedene.
"Ee bu kadar mı? Sadece ilgini mi çekti yani? Nasıl birisi? Anlatsana be oğlum!" ardı arkası kesilmeyen sorularla ofladı ve oturuşunu dikleştirip boğazını temizledi.
"Biz öpüştük ve beni evime de bıraktı. Aramızda çok garip bir ilişki gelişti bir anda ve ben bundan hoşlandım. O çok çekici, kesinlikle çok çekici. Belki bu denli çabuk ona ayak uydurmamalıydım ama ona kapılmamak elde değildi." bir çırpıda içinden geçenleri söylediğinde Namjoon tebessüm etti ve arkadaşının omzuna elini yasladı.
"Bir şeylere erken veya geç diyerek zaman biçmek doğru değil. Akışına bırak dostum. Gözlerinden belli içini alev alev ettiği. Ee, konuşuyor musunuz?" işte Hoseok'u düşüncelere iten sebeplerden birisi de bu değil miydi? Ne yapıyordu, nasıldı merak ediyordu ama ona nasıl ulaşabilirdi. Oraya gitmek istemiyordu. Gitse ne diyebilirdi? Bunu yapamazdı ama bir yandan da merak ediyor ve içine yerleşen o ufak merakla birlikte yeşeren özleme yeniliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire on Fire :: Vhope
FanfictionTaehyung bir dans öğretmeni ve Hoseok'un teninde parmak uçlarını gezdirmeyi seviyor. ||05.12.2019||