Fire on Fire ♙

579 74 59
                                    

Sınır : 20+

İyi okumalar ~

Çalışmaların sonunda herkes gittiğinde Hoseok Taehyung'un eşyalarını toparlamasına yardım etmişti. Elindeki bilgisayar çantası ile önden ilerleyen bedeni takip ederken yüzünde isteği dışında beliren tebessüme engel olamıyordu.

Taehyung ile baş başa kalmayı seviyordu. Üzerinden bir türlü atamadığı çekingenliği, utangaçlığı olsa da onunla yalnız kaldığında, ona sarıldığında, birbirlerine güzel sözler bahşettiklerinde mutlu oluyordu. Taehyung'un dökülen her sözünü yudum yudum içiyordu kulakları ve kalbinde büyük bir sarsıntıya yol açıyordu.

Taehyung'un üzerindeki etkisini seviyordu. Taehyung tarafından böylesine sarsılmayı, alev alev olmayı seviyordu. Hislerini hep bir hoşlantı olarak adlandırsa da bu kısa sürede, Taehyung'u benliğinin en güzel köşelerine, kalbinin en eşsiz yerine koyacak kadar benimsemişti ve bu benimsemenin altında bir sevgi yatıyordu.

Kelimelere dökmek zordu bu sevgiyi, boyutunu ve Taehyung'un kalbindeki yerini. Kuşkusuz bir şeyler anlatırdı dudakları dilinin döndüğü kadar ama yeterli gelmezdi. Böyle bir şeydi sevmek. Böyle kelimelerle sınırlandırmanın imkansız olduğu bir şey.

Hoseok dans ettikleri bu iki saat boyunca, göz göze geldikleri her anda içinin titrediğine yemin edebilirdi. Kalbine dolanan parmaklar bir acı veriyordu, tatlı bir acı.

Taehyung'un ensesinde dalgalanan uzun, siyah tutamları izlerken kafasının onunla bu kadar dolu olmasını sevdiğini fark etti. Taehyung hakkında hayaller kurmak, düşüncelere dalmak, Taehyung'un içinde olduğu her şey tanıştıkları bu kısa süreye rağmen delicesine can attığı, sevdiği bir şey olup çıkmıştı.

Odaya girdiklerinde elindeki bilgisayar çantasını kahverengi koltuk üzerine bırakıp elindeki eşyaları masaya bırakan bedenin arkasından kollarını sardı. Ani hamle Taehyung'un şaşırmasına sebep olmuştu fakat yüzüne bir gülümseme de yerleşmişti.

Yavaşça arkasına dönüp bedeninden ayrılmayan kolları usulca okşadı ve kollarını Hoseok'un bedenine sardı. "Beni şaşırtıyorsun." kahkaha attığında Hoseok kulaklarına kadar kızardığına, yüzüne ressamın bir fırça darbesi ile ince ince, özene özene işlemişçesine, Tanrı'nın güzel bir armağanı olan çillerinin daha da belirginleştiğine emindi.

Taehyung kahverengi tutamları öpüp geriledi ve kalçasını arkasında kalan masaya yaslayıp hâla dibinde duran bedenin beline bir elini yaslayıp diğer elini yanaklarında belirginleştikçe kalbini tekleten çillerde gezdirdi.

Hoseok'un utangaçlığını fark etmemek imkansız olurdu. Çekingendi, utanıyordu ve bu halleri çok tatlı oluyordu. Kısa bir süre bile olsa onu çözmek adına yeterliydi. "Sarılmak istedim. Yapamaz mıyım?" dudaklarını öne büzerek ve biraz da homurdanarak konuştuğunda Taehyung yeniden kahkaha atmıştı. "Hayır tabii ki sarılabilirsin utangaç meleğim."

Hoseok, merak ediyordu da kendisi anlatmakta zorluk çekeceği bir sevgiye koşar adım giderken Taehyung kendisine karşı nasıl bir his içerisindeydi? Bir hoşlantı mıydı? Bir ilgi mi vardı? Belki de seviyordu o da. Birbirlerine sevgilerini haykırmamışlardı ki. Seni seviyorum demişler miydi hiç?

Hoseok, onunla ulaşabilecekleri en son, uç noktaya ulaşmak istiyordu. İtiraf etmeliydi ki Taehyung ile arasındaki bu durumu seviyor ve gidebileceği yerden daha fazlasına gitsin istiyordu ilişkileri.

Kafasını Taehyung'un göğsüne yasladığında, Taehyung onun henüz bir hafta önce 'seni öpebilir miyim?' diye kibarca, çekingence isteğini dillendirdiğini hatırladı. Ama şu an izin almıyor, utansa bile cesur adımlar atabiliyordu. Bunda, birlikte aynı evde geçirdikleri günlerin de payı vardı tabii.

Fire on Fire :: VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin