Sınır : 20+
Keyifli okumalar~
Taehyung ağır adımlarla Hoseok'un evine doğru ilerliyordu akşamın zifiri karanlığında. Duyguları bir girdap misali karmakarışık ve içinden çıkılmaz hal alıyordu.
Hoseok'un işten çıkmasına 1 saat daha vardı biliyordu fakat eve girdiği gibi öğrendikleriyle kendisini yakıcı gerçeklerden ancak bu şekilde uzak tutabilirdi.
Evleri arasındaki mesafe azımsanmayacak uzaklıktaydı fakat Taehyung tabanları zonklayana denk yürüme taraftarıydı. Hoseok'a nasıl derdi? Ailesine yardımcı olabileceği bir yol varken, bu yolun çok güzel ilerleyen ilişkilerini sarsabilme ihtimalini nasıl dillendirebilirdi?
Belki de söylememeliydi? Kızla konuşmalı, durumu anlatmalı ve sahte bir evliliği gizli yürütüp en sonunda bitirmeliydi. Her şey böylesine güzel ilerlerken, Hoseok'un varlığı bile ayaklarını yerden kesecek kıvama getirirken kendisini, bu sahte oyuna nasıl katlanabilirdi?
Biraz uzaktan gözüken apartmana bakışlarını çevirdi ve kim bilir kaç dakikadır yürüdüğü yolun verdiği acıyı durduğunda acıyan ayaklarıyla hissetti.
Hoseok'un lambaları kapalı apartman dairesine bakarken tek istediği ona sımsıkı sarılmaktı. Sarılmak ve bu oyunun onları etkilemeyeceğine dair kendisini inandırmak.
Ağır adımlarla akşam serinliğinde üzerinde ince bir gömlek ile ne soğuğa ne katettiği mesafeye aldırarak ulaşmak istediği hedefin görüş açısına daha fazla girmesine izin verdi.
Adımları bahçe kapısı önünde durdu yeniden. Yorgunluğun hissedilir durumu nefeslerinde düzensizliğe sebep olacak kıvamdaydı.
Soğuk demir kapıyı aralayıp bedenini apartman girişindeki merdivenlere bıraktığında aklının sadece Hoseok ile dolmasına izin verdi. Sadece o...
Hayatına girdiği andan beri ona en güzel masalları, imkansız sandığı o yoğun hisleri yaşatan insanı saatlerce düşünürdü. Onu düşünmek, ona dair her şey güzeldi.
Kollarını bedenine sardı soğuk tenine işledikçe titremeye başlarken. Ailesi çekip gidişine sessiz kalmıştı çünkü oğullarından bunu istemiş olmak bile onları üzüyordu ama şimdi de sevdiği biri olduğunu bile bile bunu istemek...
Kaç dakika orada oturduğuna dair bir fikri yoktu loş aydınlatmalar altında soğuk bedenine işlerken. Sanki kendi suçu olmayan bir şey için kendisini cezalandırıyor gibiydi. Hoseok bahçe kapısını araladığında merdivenlere oturmuş bedeni fark etti.
Siyah dağınık saçları, sabah ki kıyafetleri ile aydınlatmaların altında kim olduğunu anlamakta zorlanmamıştı. Koşar adımlarla Taehyung'un yanına vardığında sesle kendisine döne bedenin buz gibi olmuş yüzüne elini yasladı ve burnuna kadar yüzünü kapattığı maskeyi çenesine indirdi.
"Taehyung burada ne arıyorsun? Buz gibi olmuşsun gel içeriye." ayaklanıp kapının kilidini tuşladı ve kapıyı aralayıp Taehyung'un apartmandan içeriye girmesini sağladı.
Ağır adımlarla eve ilerlediklerinde Hoseok tedirginlikle kapıyı aralamış ve evin sıcak havası ile Taehyung'un buz tutmuş bedeninin buluşmasını sağlamıştı içeriye çekiştirerek. "Oturma odasına geç battaniye getireyim."
Mevsimlerden ilkbahar olsa da gecenin soğuğunun şakası olmuyordu hiçbir zaman. Odasından battaniye getirip sessizliğini bozmayan bedeni sarmalarken elindeki battaniyeyle aklında birçok soru vardı fakat önceliği Taehyung'un iyi olması olduğu için yanına oturmuş ve bedenini sarmalamıştı.
Sessizlik bir çığ misali aralarında büyüyordu ve ikisi de konuşmamaya yeminli gibiydi. Hoseok göğsüne yatırdığı bedenin saçlarını okşarken onun canını sıkan bir şeyler olduğunun bilincindeydi yine de o anlatmadıkça sormama taraftarıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/207840029-288-k821727.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire on Fire :: Vhope
Fiksi PenggemarTaehyung bir dans öğretmeni ve Hoseok'un teninde parmak uçlarını gezdirmeyi seviyor. ||05.12.2019||