Bölüm 6

15.2K 1.7K 456
                                    


Toprak: Bir fotoğraf gönderdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Toprak: Bir fotoğraf gönderdi. (20:33)

Çenemi elime yaslayıp Toprak'ı seyredemiyorum fakat gönderdiği fotoğrafa bakarken aynı tavrı takınmaktan geri durmuyorum. Üstelik kendi fotoğrafını göndermiş bile değil. Yani elbette adam bana durup dururken kendi fotoğrafını gönderecek değil ama keşke gönderse. Bir kerecik bana poz verse. Bir kerecik benim şu yüzümü güldürse. Sonra karşısına geçip çılgınlar gibi bağırmaya başlasam. Benim gülen yüzüme senin o serseri kalbin ne zaman kurban olur acaba? Bana tarih verebilir misin?

Toprak'ın kendi el yazısıyla kenarını köşesini süslediği kâğıtları incelemekten çok uzakta bir yerdeyim, anlamışsınızdır. Kendime gelebilmek için elimi hafif tutup yanaklarıma ikişer tane tokat atıyorum. Korkmayın. Bebek tokadı diyebiliriz buna. Canımı acıtmıyorum, sadece canımı etini büker gibi ikaz ediyorum.

Toprak Dağhan'ın ne kadar akıllı olduğuyla ilgili gerçekleştirebileceğimiz derin bir sohbet olduğunu biliyorsunuz. Ancak bundan daha iyisi var. Aklını kullanacağı yeri sektirmeden tutturuyor beyefendi. Ona verdiğim dosyayla ilgili çıkardığı özetten, bazı cümlelerin altını çizmesinden ve kenarlardan ok çıkartarak pozitif ya da negatif kelimeleri kullanmasından açıkça anlaşılıyor bu durum. Bana attığı ilk mesajın bu minvalde bir şeyler olacağını hiç düşünmediğimi kabul ediyorum. Neticede romantik hayallerini kontrol etme konusunda ustalaşamayan bir insanım ben. Çırağın bile çırağı sayılırım hatta. Özellikle kendimle baş başa kaldığımda, başımı yastığa koyup gün içinde onu gördüysem kaydı sürekli en başa sararım. Arada sesli güldüğüm bile olur. Işıl Seralı olmanın da kendine göre incelikleri vardır şekerler.

Onu okulda göremediğim günlerden birini daha bitirmek için eve geldiğimde suratım beş karıştı. Nenem muşmulaya benzediğim için yaptığı yemekten bana yedirmeyeceğini söylediğindeyse otuz iki dış sırıtmak zorunda kalmıştım. Yemeğimi bitirene kadar o sinir bozucu ifademi yüzümden eksik etmemiştim. Nenem benim zoraki ve korkunç sırıtışımdan haz alıyormuş gibi keyifle yemeğini yiyip kendine çay koymuştu. Televizyonun karşısına geçerken artık serbest olduğumu ima ediyordu. Ben de karnımı doyurmuş olmanın verdiği rahatlıkla kısa bir duş almıştım. Yatağıma çaprazlama atlayıp telefonumu elime aldığımda sosyal hesaplarımı didiklemeye başlamıştım. Öncesinde kızlara bugün de hiçbir şey olmadığının altını çizen bir mesaj atmayı ihmal etmemiştim tabii. Yakın arkadaş olmanın hakkını vermek lazım, şartlar ne durumda olursa olsun.

Büşra dün akşam yaşadığım şoku unutmamam gerektiğini belirtmişti. Ben de unutmanın benim için mümkün olmayan eylemlerden biri sayıldığını söylemiştim. Gülşah ise plan yapmayınca işlerin enteresan biçimde daha çok tıkırında gittiğini savunmuştu. Gerçi fikri her an değişebilirmiş. Hayat onu ikircikli bir insan yapmaya itme hususunda hayli ısrarcı davranıyormuş.

Portakal Çiçekleri AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin