Bölüm 2

18K 1.7K 675
                                    


Telefonumu sabit tutmak için üst üste dizdiğim kitapları kontrol ediyorum göz ucuyla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Telefonumu sabit tutmak için üst üste dizdiğim kitapları kontrol ediyorum göz ucuyla. Devrildikleri takdirde onlarla bozuşacağımızı yalnızca bu bakışla anlatmaya çalışıyorum ve bunun normal olmadığını bilmekten nohut tanesi kadar rahatsız olmuyorum.

Büşra ve Gülşah'la görüntülü bir konuşmanın içerisindeyken, üstelik bu konuşmanın temel konusu Toprak Dağhan iken, etrafımda olup biten hiçbir şeyle yüzde yüz ilgilenemeyeceğimin bilincindeyim. Önümdeki kâseden avucumun içine doldurduğum çekirdeği çitleyip şişen dudaklarımı sıklıkla dişlerimin arasına alıyorum. Bu sırada yapılan her yorumu itinayla dinlemeyi ihmal etmiyorum. Mesela Büşra "En azından aralarında bir şey olmadığını öğrendik," dediğinde onu başımı hızlı hızlı sallayarak onaylıyorum. "Bu da bir şeydir. Tam tersi olduğu için şu anda ağlama kümesinde cenin pozisyona geçmiş de olabilirdik."

"Ama bu olmayacağı anlamına gelmez," diyor Gülşah her şeyin negatif tarafını düşünmeyi bırakamadan. "Hızlı hareket etmeliyiz." Aynı anda bilgisayarının klavyesinde hareket ettiriyor parmaklarını. Tuş seslerini duymamak mümkün değil. "Bu seçmeli ders olayı harika oldu."

"Allah yüzümüze baktı," Büşra da çekirdek çitlediği için dudaklarına yapışan kabukları silkeliyor. "Aylardır dünya kadar plan yaptık ama böyle bir fırsatın ayağımıza geleceğini düşünemedik."

"Ben o kadar rüyalara dalıyorum," diye hülyalı bir sesle konuşuyorum. "Ama böylesini rüyamda bile göremedim. Çatlayacağım heyecandan." Gülümseyişimi hiç saklamadan gözlerimi havaya dikiyorum. "Dersi dinlerken nasıl güzel çenesini eline yaslıyordur o şimdi."

"Şöyle âşık olmak nasıl bir şey acaba?" diyor Büşra iç geçirerek. "Yani Işıl'a dışarıdan bakınca hem imreniyorum hem de biraz üzülüyorum doğruyu söylemek gerekirse. Adamın elini çenesine yaslamasına düştü farkındaysak." Kaşlarını abartıyla oynatarak sesini muzip bir tona büründürüyor. "Adını dağlara yazmak da ister misin tatlı kız?"

Arkadaşımın söylediği şeye gülsem de bunu yapmak için bir yere mi başvurmam gerekiyor gibi sorular beliriyor zihnimde. Bu kadarını çılgınlıktan, belki biraz da saflıktan sayabilirsiniz. Benim hiç kimseye bir şey kanıtlamak gibi bir derdim yok. Şaşıracaksınız fakat buna Toprak da dâhil. Ona âşık olmak beni olduğumdan daha enerjik bir insana dönüştürdüğünde kendi içimde bunu kabul ettiğimi, başka bir şansa da sahip olmadığımı eklemekten gocunmadığımı hatırlıyorum. Eğer aşkım karşılık bulursa elbette tüm çiçeklerin kokusu aynı anda burnuma dolmuş gibi afallar, bu afallama halini benimserdim. Bir yerlerde barışın ne kadar da güzel olduğu vurgulanıyor olurdu ve insanların tamamı buna katılarak alkış yağmuruna tutardı. Gökyüzünün rengi en sevdiğim maviye boyanır, kuşların sesinin bile bana ilham verdiğine inanırdım. Muhakkak bir şeyler güzelleşirdi ama bir çiçek açmadığı için ona küsecek kadar aklımı yitirmiş değilim henüz. Toprak beni sevse, sevilmenin bambaşka bir eyleme dönüşeceğinden hiç şüphem yok. Yine de tam tersi bir durumda kim kimi suçlayabilir ki? Birisi sizi sevmediği için ona diş bileyemezsiniz. Toprak bana âşık olmazsa -ki bu her zaman kalbimin şekerini bayatlatan bir ihtimal olacak- ona tüm kötülükler müstahaktır diyemem. Ona kör kuyular, ona cayır cayır yanan ateşler de dileyemem. Üzülürken bedenim biraz daha küçülüyormuş gibi hissederim. Bunu kontrol edemem ama her şeyin bir sonu olduğunu kendime hatırlatırım.

Portakal Çiçekleri AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin