Bölüm 8

15.3K 1.7K 591
                                    


O gün Toprak'la benim çakallığımı konuşturarak bir araya gelebildiğimiz ortak proje hakkında uzun uzun konuştuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O gün Toprak'la benim çakallığımı konuşturarak bir araya gelebildiğimiz ortak proje hakkında uzun uzun konuştuk. Sürekli onun lafını kesmek için delirdiğim, her mimiğine takla atmadan nasıl durduğumu hiç anlayamadığım bir an paylaşmış olduk. Kendimi Berrak hocanın yanına gidip böyle zeki bir hamle yaptığım için kutluyorum. Hatta her gece başımı yastığa koyduğumda kendi saçlarımı okşayarak bu düşünme yetisiyle devam ettiğin sürece yuvayı dişi kuşun pek güzel yaptığını kanıtlayacaksın şeklinde konuşmalar yapmak istiyorum. Sonra o saçların bir gün Toprak'ın kocaman avuçları arasında daha yumuşak bir kıvama geleceğini düşünerek uyuyakalıyorum.

İçime bir baraj dolusu kadar su serpen meseleyi çözdüğüm için ayaklarımın yere basmadığına inanıyorum. Rüya Karaca, benim çok sevgili buzdan heykelimin çocukluk arkadaşı olduğundan mütevellit kendisini alıp bağrıma basmaya sıcak bakıyorum. Üstelik o gün kızı evine bıraktığımızda, arabadan inmeden önce bana dönüp benimle başka bir zaman tekrar görüşmek istediğini söylemişti. Elbette onun bende bir numarası olmadığı için müracaat etmem gereken kişi Toprak'tan başkası değil. Bir gün işler Toprak'ın yakınlarından birine akıl danışacak noktaya gelirse kendisiyle mutlaka görüşeceğim.

Yemek yemeyi bile unuttuğum o dakikalarda bizim muhteşem bir takım olduğumuzu düşünüyordum. Tabii Toprak benim aksime kontrolü elinde tutabilen bir adam olduğu için bir kütüphaneyi andıran ama kütüphaneden çok daha havalı görünen mekânın havasını solumakla yetinmedi. Ben su içip dururken o kaçıncısını yudumladığını bilmediğim kahve fincanını masanın üzerinde iterek kenara bıraktı. Garsonu çağırmadan önce bana bulunduğumuz yerin harika pizzalar yaptığından bahsetti ve elbette onun damak zevkine duyduğum sonsuz güvenle içinde sosis olmadığı sürece her pizzayı yiyebileceğimi söyledim.

Pizza dilimlerini kocaman ısırıklarla mideye indirirken sosisi neden yemediğimi sormuştu. "Nar ekşisine alerjin olduğu için yemiyorsun," diye de eklemeyi ihmal etmemişti. "Sosisle nasıl bir problemin var?"

"Çocukken nenemin aklını kaybetmesine sebep olacak kadar ateşlenmiştim," Ona bir şeyler anlatırken heyecandan yanındaki arkadaşının üstüne uçan serçeden farksız çıkıyordu sesim. "Aslında ateşlenmemin nedeni ayrı bir olaydı ama tabii o zamanlar yataklara düşecek kadar üzüldüğümde cayır cayır yanmaya başladığımı bilmiyoruz. Neyse işte," Başka bir şey içmeyi reddederek büyük yudumlar aldığım suyumdan içmiştim bu sırada. "O gün de okulda sandviç yemiştim ve içinde sosis vardı. Yüksek ateşten midem bulanmaya başlayınca da o yediğim her şeyi çıkardım tabii." Dudağımı hafifçe ısırıp bunu Toprak'ın hayal etmemesini diledim. Keşke daha iç açıcı bir anımızı anlatabilseydik. Ama ne yapalım canım? Kendisi kaşındı. "Sosisli hiçbir şey yiyemiyorum o günden beri.  Aklıma gelip duruyor. Çok kötüydü."

"Neye üzülmüştün?" diye sormasını beklemediğim için bir süre elimdeki yarım dilim pizzayla bekledim. Nihayetinde kafam yeniden çalışmaya başladığını ele veren sesler çıkarmaya başladı da normale döndüm.

Portakal Çiçekleri AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin