Gökyüzünün yeryüzünden çok daha güzel olduğunu iddia eden, bunu zahmetsizce dile getiren Toprak'ın ne kadar haklı olduğunu bağıra bağıra söylemek istiyorum. Bütün dişlerimi göstermek suretiyle taktığım o ağır kulaklıkları sıkı sıkıya tutarken gökyüzüne biraz daha yaklaşıyoruz. Helikopterin çıkardığı sesten zerre kadar rahatsızlık duymuyorum. Üstelik kalbimin onun hızına ve gürültüsüne ayak uydurmak istercesine çarptığını söylesem hiç de abartmış olmayacağımı düşünüyorum.
Gökyüzü muhteşem şekerparelerim. Yükselmek, havada olmak ve böylesine bir uzaklıktan aşağıya bakmak muhteşemden bile öte hissettiriyor. Toprak'ın yüzündeki ifadenin neden huzura bulandığını çok iyi anlıyorum. Niçin bu mesleği seçtiğini, elinden geleni ardına koymadığını, yaptığı her şeyi kusursuzca ortaya sermesini hem anlıyorum hem de içimden öpücük yağmuruna tutarak tebrik ediyorum. Darısı dışımızdan öpücük yağmuruna tutacağımız günlere be arkadaşım!
Aramızdaki azıcık boşluğa bile gücenemediğim bir anın içindeyiz. Zira Toprak nasıl hissettiğimi görmeye çalışır gibi bakışlarını benim yüzüme değdirdiğinde hiçbir korkunun bana tesir edemeyeceğine inanıyorum. Parmağımın ucunu cama dokundurup küçücük görünen bir yapıyı işaret ediyorum ama aslında bunu daha çok hevesi hiç sönmeyecekmiş gibi yaşayan benliğim için yapıyorum. Bana mutluluktan çıldırdığını açık eden tiz bir çığlıkla karşılık veriyor. Anlayışla başımı sallıyorum.
Aşağıya inene kadar ayaklarımın bir daha yere basamayacağı hususunda son derece kararlıydım. Helikopter bulutların arasından, yapıların ve insanların üzerinden geçip gitmemiş gibi piste yaklaşınca yutkunduğumu hatırlıyorum. Ayaklarım bir şekilde yere dokunduğunda Toprak yine benden önce inip elini bana uzatmıştı. Pistte öylece beklerken onun elini çalıp eve götürmeyi istemek gibi mümkünü olmayan ve hatta biraz caniliğe kaçan planlarım olduğunu hissediyorum. Kendimi durdurmanın hiç yolu kalmadığını fısıldıyor kulağıma sinsi bir ses. Ben de omzumu silkip olacakları çoktan kabullendiğimi belli ediyorum.
"Daha önce bu hissi yaşamayan kendime çok üzülüyorum açıkçası," diyorum pistte ilerlerken. Toprak yanımdan yürüyor ve ben daha fazla konuşmanın sularına çekiliyorum. "Kanatlarını kullanmayı bilmeyen bir kuştan fazlası gibi hissetmiyorum. Ya da hissediyorum! Tabii ki hissediyorum." Gözlerimi kocaman açıp yürümeye devam ederken bu göğsümün içine komple yayılmış olan tutarsız enerjiyi kontrol edemiyorum. "Uçmayı keşfetmiş gibi hissediyorum. Daha önce uçağa da binmemiştim ben. O yüzden bu kadar heyecanlandırmış olabilir ama bence binseydim yine aynı oranda heyecanlanırdım. Helikopter çok farklı bir şeymiş. Yani öyle değil mi?" Eminim ki o uçağa defalarca kez binmiştir. Bana ikisinin arasındaki farkı dosdoğru anlatabilecek nadir insanlardan olduğunu biliyorum. "Çok daha canlı sonuçta... Gökyüzünde yaşanan her şey şuranda yankılanıyormuş gibi."
Elimi göğsümün üzerine götürüp ona neyden bahsettiğimi göstermeye kalkıştığımda otoparka döndüğümüzü, arabanın önüne kadar geldiğimizi farkına varıyorum. Kirpiklerimin şaşkınlıkla birbirlerinin üzerine kapanıp durmasını beklerken hiç gözümü kırpmadan karşımda duran Toprak'a bakıyorum. Başını hafifçe önüne eğdiğini, benim bakışlarımı karşılamak için yaptığı nazikliği ellerini kot ceketinin ceplerine sıkıştırarak daha serseri bir tavırla birleştirdiğini görüyorum. "Uçak içinde daha fazla insan barındıran bir ulaşım aracı sonuçta," derken omuzlarını yukarı kaldırıp indiriyor. "Helikopter daha özel bir alan..." Tek gözünü biraz daha kısıp düşündüğü belli ederek dudağını büküyor. "Gerçi özel bir uçak işleri değiştirir ama helikopter her şeye rağmen daha özgür hissettiriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Çiçekleri Açtığında
HumorHayat güzel. Hayat bir reçel kavanozunun içine parmağınızı daldırıp ufak bir yaramazlık yapmak isteyeceğiniz kadar tatlı. Tüm sivri köşelerine rağmen -yuvarlak bir dünyamızın olması bunu değiştirmiyor- toz bir şeker kadar tatlı hem de. Şimdi böyle s...