"Bir gün babam işten eve geldiğinde çok mutluydu. Anneme yarın bir iş yemeği olacağını ve onunla birlikte gelmesini söylemişti. Annem ilk başta bunu kabul etmedi. Babam bunun için çok uğraştı ve sonunda annem kabul etti. Ertesi akşam o iş yemeğinden geldiklerinde hiç konuşmadılar. O gün öyle bitmişti. Ertesi gün k-kahvaltı yaparken kapı çaldı. İçeriye b-bir sürü a-adam girdi. B-ben ç-çok korkmuştum. Babam beni giysi dolabına saklamıştı. Oradan hiç çıkmamam gerektiğini söylüyordu sürekli. Ben ne olduğunu bile anlayamadan adamlar babamın kollarından sıkı sıkı tutmaya başladı. Sonra içeriye o girdi. O..o lanet h-herif annemin üzerine atladı. Üstünde-k-kileri çıkarmaya başladı. Annem çok ağlıyordu. Babam da öyle. O lanet herif anneme beni neden istemedin diye bağırıyordu. Her şey bitmişti. Daha ne kadar acı görebilirim diye düşündüm. Sonra...sonra o iğrenç herif anneme tecavüz edip, onu öldürdü. Babamı da öldürdü. En acısı da neydi biliyor musun? Annem hamileydi. Doktorlar zar zor kardeşimi kurtarabilmişti. Şimdi ise ondan başka kimsem yok ve David onu kullanarak beni istediği gibi oynatıyor."
Bütün anlattıkları bittiğinde hıçkıra hıçkıra ağladığını yeni fark etmiştim. Bu hiç adil değildi. Hak etmediği bir hayatı yaşıyordu. Kalbinin güzel olabileceğinden şüphe ettiğim için kendimden nefret etmiştim.
"O lanet herif kim?" Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Bill Cane." Duyduklarım başıma şiddetli bir ağrı girmesine sebep olmuştu. O adamı benim babam öldürmüştü. Yani çoktan hesabı kesilmişti.
"Babam onu öldürdü." Gözyaşlarının arasından küçük bir tebessüm yolladı.
"Biliyorum. Bu yüzden sana kötülük yapmak istemedim. Ama mecburdum." Kaşlarım istemsiz havaya kalkmıştı.
"Bana ne yapmış olabilirsin ki?"
"Teslimatı ben engelledim. Suçu da annenin üzerine attım."
Gerçek şu ki hayal kırıklığına uğramıştım. Tish'in böyle bir şey yapması herşeyin yolunda olduğunu gösterirdi. Fakat bunu o yapmamıştı. Geldiğimden beri beni durdurmak için hiç bir hamlede bulunmamıştı. Gerçekten beni sevmiyor muydu yoksa?
"Miuca, bilmem gereken başka bir şey var mı?"
"H-Hayır yok." Hıçkırıklarının arasından zorla konuşmuştu.
"Sana yemin ediyorum, kardeşini bulacağım. Sizin güzel bir hayat sürmeniz için elimden geleni yapacağım. Fakat bir şeyde emin olmam gerek. Bana asla ihanet etmeyeceksin." Elleriyle yüzünü kapattı.
"Söz veriyorum Miley ve sana güveniyorum." Zorla da olsa gülümsedim.
"Şimdilik kimseye bir şey anlatma." Kafasını olumlu anlamda sallayıp gözyaşlarını sildi. "İyi olacaksın Miuca." Dediğimde kollarını açıp sana sarılmıştı. Bu ani hareket karşısında şaşırmıştım. Karşılık vermek istesem de yapamadım. Kollarını benden ayırdı.
"Buradan döndüğümüz zaman bizim kaldığımız yerde kalabilir misin?" Gözlerini büyütüp bana baktı.
"Sen ciddi misin? Bu iyi bir fikir olmayabilir."
"Son telefon konuşmandan sonra senin kolay kolay güvende olacağını sanmıyorum. Yanımızdan ayrılma Miuca. En azından kardeşini görmeden ölmek istemezsin." Kafasını aşağı yukarı salladı.
"Teşekkür ederim Miley. Gerçekten teşekkür ederim."
"Şimdi cebinden telefonu çıkar ve onu ara." Gözlerinde beliren korkuyu görebiliyordum. Fakat bunu yapması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness || Jiley
Fanfiction"Kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı sürece kaybetmiş sayılmazsın." Not : öncelikle bu kitabı forever_jileyforever hesabımdan yayınlıyordum. fakat şifremi unuttum. bu yüzden devam edemiyordum. ama bu hesaptan yayınlamaya başlayacağım. güzelce düzeltip...