Elimde ki içki şişesini masaya bıraktım.
Avril:-"sabah sabah bu biraz anormal değil mi?" yukardan inerken söylendi.
ben:-"sadece bir bardak içeceğim." deyip, gülümsedim. 1 hafta önce David bize adamlarını yollamış, saldırtmıştı. bu yüzden karnım yaralıydı. ha bu arada David Caradine bizim azılı düşmanımızdır.
Avril:-"dün fena darbe yedim. " deyip, karını okşadı. karşımda ki koltuğa geçip içki şişesini eline aldı.
Emily:-"erkencisiniz." bahçeden çıkıp gelen Emily, tüm enerjisiyle karşımızda duruyordu.
Avril:-"aha, bayan ukala da geldi." Avril belli etmese de Emily'i çok seviyordu. Emily saf, kırılgan, yardımsever bir kızdı. nerden baksan iyilik perisiydi. Avril, hepimizin en tersiydi. sert, kötü ve acımasızdı. bu yüzden Emily'e zarar gelmesine dayanamazdı. o Avril'ın öz kardeşi gibiydi.
Avril'la Emily, beraber 10 yaşından sonra yetimhaneye verilmişti. Avril'ın ailesi yakılarak can vermişti. Emily ise ailesinin ölümünü sadece trafik kazası olarak biliyordu. ama öyle değildi. David birebir öldürmüştü onları. Avril, Emily'nin mutlu dolu hayatını yıkmak için bir şey demiyordu.
16 yaşındayken, Emily'le Avril'ı yetimhaneye baskın yapmak zorunda kaldığımda kurtarmıştım. ikisi de orada işgence görüyorlardı ve az daha Emily tecavüze uğrayacaktı. neyse ki ben tam zamanında yetişip, o adi herifi öldürmüştüm. daha sonra Emily ve Avril benim gördüğüm eğitimleri görüp, vahşi bir aslana dönüşmüşlerdi adeta.
gelgelelim, diğer arkadaşlarıma. Zac, Lucy, Bruce, Jayson.
Zac, dışı sert görünse de harika bir insandır. annesi ve babasını David öldürmüş.
Lucy, Patric'in yiğeni. son derece akıllı ve hızlı bir yarışçıdır. ailesini depremde kaybetmiş. Avril'la çok iyi anlaşırlar. çünkü ikisi de yarışı çok sever ama Avril bir türlü Lucy'i geçemezdi ve buna çok sinir olurdu.
Bruce, Emily'i çok iyi anlayan, her saniyesini onunla geçiren biridir. ailesini daha önce hiç görmemiş. Patric'in yanında büyümüş.
Jayson' da patric'in yanında büyümüş. daha sonra benimle birlikte yaşamaya başlamıştı. ilk arkadaşım ve kardeşim o olmuştu. iki sene onunla her şeyimizi paylaşmıştık. onun yeri bende benim yerim onda ayrıydı. o benim abim gibiydi. aralarından en iyi o beni anlardı ve beraber at binmeyi çok severdik.
Jayson:-"hey Miley, ne düşünüyorsun öyle?" Yukarıdan inerken konuştu.
Ben:-"bilmem." Deyip, geçiştirdim. Yanıma oturdu.
Jayson:-"şimdi yarana bakmam gerek." Size söylemiştim. Jayson benim abim gibiydi. Bana çok dikkat ederdi.
Ben:-"rahat bırak beni Jayson Kaderime içmem gerek." Deyip, güldüm. Avril içki şişesini elimden aldı.
Avril:-"çıkar şu gerizekalıyı, pasuman yap Jayson." Jayson, beni aniden kucağına aldı ve yukarı çıkardı.
Ben:-"tanrı aşkına bebek değilim Jayson."
Jayson:-"kes sesini." Deyip, beni yavaşça yatağa bıraktı. Banyodan malzemeleri getirip yanıma oturdu. Tişörtümü sıyırıp, büyük bir şekilde sarılmış karnımı açtı. Yarayı gördüğüm de yüzümü buruşturdum. Jayson o kadar çok dikkatli davranıyordu ki hiç bir şey hissetmiyordum. Kremi sürüp yine sargı beziyle yaranın üstünü kapattı.
Ben:-"teşekkürler." Deyip, gülümsedim. O da gülümsedikten sonra gitti.'1 week after'
Patric:-"her şey hazırlandı. Amerikaya gitme vakti çocuklar." Evet doğru Amerikaya gidecektik. 10 yıl önce tanrının ve babamın önünde yemin etmiştim. 20 yaşına geldiğimde, kardeşlerimi kendi yanıma alacaktım. Tabi Selena 18 yaşına girecekti. Tam doğum gününde gidip onları alabilirdim. Fakat David Amerikadaydı ve oraya erken gitmemiz gerekiyordu. Robbie ve Selena' yı ben 10 yaşındayken daha doğrusu babam öldükten sonra hiç görmemiştim. Patric bana babamın annem yüzünden öldüğünü söylediğinde ve kanıt gösterdiğinde Patric'le beraber gitmiştim. Babam çok zengin bir insandı. Silahlarla uğraşırdı ama kesinlikle harika bir insandı. Tish'in (annesi) aksine hoşgörülü, yardımsever, iyi niyetli ve en önemlisi ailesine önem veren bir adamdı. O benim kahramanımdı. Ölmemesi gerekirdi. Herneyse, zamanla neyin ne olduğunu anlarsınız.
Jayson:-"Destiny, iyi misin?" Sadece Jayson ve Patric bana babamın koyduğu ismi söylerdi.
Ben:-"ben sadece... sizde gelseniz?" Dedim.
Jayson:-"bunu çok isterdik, en azından isterdim. Ama burada da birileri kalsa iyi olacak. Merak etme her zaman iletişimde olacağız. Hem bir kaç aylığına gidiyorsunuz. Arada bir gelirsin." Bana sarıldı ve saçlarımdan öptü. Jayson, kiminle konuşursa o daha iyi hissederdi.
Lucy:-"inan bana bende gelmek isterdim ama bu yarış ülkesini bırakamam." Gülerek söylendi.
Avril:-"sen zaten bu boklu yarışta ne buluyorsan." Kollarını bağladı ve dudağını hafif büzdü.
Lucy:-"buraya gel seni salak." Deyip, kollarını açtı. Avril'da gülümseyip sarıldı.
-
Sadece Emily, Avril, Patric ve ben Amerikaya gidiyorduk. Şuan ise özel jetimizdeydik. Arkama yaslandım. Jet birazdan kalkacaktı. Camdan bize bakan arkadaşlarıma baktım.
Ben:-"seni çok özleyeceğim Jayson." Deyip, el salladım.
Avril:-"onu seviyorsun değil mi?"
Ben:-"o benim öz abim gibi. Nasıl sevmem."
Avril:-"ikinizin arasında kopmak bilmeyen bir bağ var." Deyip, güldü. Gözlerimi kapatıp, kendimi uykunun kollarına bıraktım.
-
Kısa bir yolculuğun ardından Jet iniş yapmıştı. Yavaşça aşağıya indik.
Avril:-"Amerikayı sevmediğimi söylemişmiydim?"
Ben:-"evet, bunu en az 1500 kere söyledin." Deyip, güldüm. Emily düşecek gibi olduğunda Avril hemen tuttu.
Ben:-"tatlım iyi misin?"
Emily:-"ben..ben iyiyim. Sadece burası birden üstüme gelmeye başladı." Emily'nin kötü olmasının sebebi Amerika da hem ailesini kaybetmesi hemde tecavüze uğrayacak olmasıydı.
Avril:-"sakinleş bebeğim. Her şey iyi olacak."
Patric yanında bir kızla geldiğinde,
Avril:-"a hadi ama! Bu kadar çabuk kendine birini nasıl buldun?!" Emily gülmüştü.
Patric:-"Avril Lavinge şakaları, hiç bitmeyen salak şeyler." Deyip, dil çıkardı. Tanrım bu gerçekten komikti.
Emily:-"o kim?"
Patric:-"bu Vanessa. Amerikada ki muaviriniz olacak. Burayı çok iyi biliyor. Ayrıca görevine düşkün bir kız. İyi anlaşacağınıza inanıyorum kızlar." Vanessa gelip hepimizle el sıkıştı. Bizde isinlerimizi söyledik. Ardından arabalara binip patric'in bizim için satın aldığı eve gitmek için yol aldık ama Emily kafa dağıtmak istediğini söyleyip bizi bara gitmeye ikna etmişti. Patric'de kendi barına gidip, orada ki çalışanlardan bilgiler almamızı istemişti. Peki o? O şuan çok rahat bir şekilde koca kıçını devirmiş yatıyor.
Çalan telefonumu bakmadan açtım.
Jayson:-"vardığınızı umuyorum."
Ben:-"evet geldik. Ama Emily kendini iyi hissetmedi. şimdi de bara gidiyoruz."
Jayson:-"o iyi mi?"
Ben:-"Amerikanın onda bıraktığı etkiyi biliyorsun Jay."
Jayson:-"adımı kısaltmanı seviyorum." Nihayet barın önüne gelmiştik.
Ben:-"ben de seni seviyorum." Diyerek arabadan indim.
Jayson:-"seni seviyorum kendine dikkat et."
Ben:-"sen de." Deyip, telefonu kapattım. Kavga eden Avril'a elimle kapa çeneni işareti yapıp bardan içeri girdim.
Barın en üst katına çıkıp, işletme sahibinin yanına gittim. Tanışma ve eski zamanları hatırlama kısmını geçmiştik.
Dominic:-"Tish Bieber. Jeremy Bieber'ın karısı. Selena 17 yaşında. Robbie 13 yaşında. Hergün her saat izleniyorlar. Yaptıkları bütün harcamalar burada. -kalın bir dosya uzattı.- Jeremy'e gelirsek, 2 erkek ve 1 kızı var. Justin Bieber 20 yaşında. Jack Bieber 17 yaşında ve Sasha Bieber 17 yaşında. Onlarında bütün harcamaları burada. -kalın bir dosya daha uzattı.- kardeşleriniz oldukça lüks bir hayat sürüyor yani dışardan bakılınca öyle gözüküyor."
Ben:-"bu ne demek?" Kaşlarımı çattım. Dominic:-"efendim, Jeremy'nin korumaları arasında bizim adamlarımız var ve onlar annenizle kardeşleriniz arasında hergün sorun yaşandığını söylüyorlar. Bir kaç kez Selena'nın evden kaçtığını duyduk. Uzaklaşmasına izin verilmeden yakalattık. Bunun karşılığında annenizin suçlamalarına mağruz kaldık. Bizi her defasında suçladı."
Ben:-"kendi kocasının ölümüne sebep olan bir kadından teşekkür etmesini veya sana minnettar kalmasını isteyemezsin Dom." Deyip, güldüm.
Dominic:-"haklısınız efendim. Her neyse, sıra David Caraddine. 1 hafta önce yani size saldırdıktan sonra Amerikaya geldiği öğrenildi. Ayrıca David için Jeremy'le anlaşma yapılacak."
Tam bir şey diyecekken, kırılma sesiyle hemen ayağa fırladım.
Kapıyı açıp aşağıda neler olduğuna baktım. Avril bir kızın kolundan tutmuştu. Etraftaki herkes onlara bakıyordu.
Kız:-"bırak beni!"
Avril:-"ona dokunduğun için seni mahvedebilirim! Hemen özür dile."
Emily elini kalbinin üstüne koymuştu.
Emily:-"Avril bırak."
Avril:-"sana özür dile dedim sürtük!" Avril çok sinirlenmişti.
Dominic:-"Bu gösteriyi hemen kesin! Neler oluyor Justin?" Justin dediği çocuğa baktım. Kısık sesle söylendim.
Ben:-"bu Jeremy-"
Dominic:-"evet efendim."
Justin:-"Miuca yine kıskançlık krizine girdi o kadar." Yakışıklı biriydi.
Avril:-"adın herneyse seni aptal! Hemen Emily'den özür dile!"
Ben:-"kızı bırak." Avril hiç bakmamıştı bile. Bende sinirlenmiştim.
Ben:-"Avril Lavinge, istemediğim şeyler yapmak zorunda bırakma beni. Kızı bırak ve git." Emily bana baktığında gözlerinin yaşlı olduğunu fark ettim. O hala korkuyordu. Yine aynı şeyleri yaşamaktan. Avril kızı bırakmayınca aşağıya indim. Beni gören Avril kızı bıraktı.
Avril:-"bugün değilse yarın. Ama inan bana o özürü dileyeceksin. Sana yemin ediyorum kızım bunu sana çok pis ödeteceğim."
Emily'e arabamın anahtarlarını verip Avril'la beraber gitmelerini söyledim. Yukarıdan Dominic seslendi.
Dominic:-"devam edin." Deyince müzik başladı. Vanessa'yı kolundan tutup yukarı çıkardım.
Vanessa:-"ona noldu? O-o iyi mi?" Telaşlıydı.
Ben:-"geçmişin iyi olmayınca, onu hatırlatan her şeyden uzak durman gerekir. Ama o şuan geçmişinin tamda içinde." Dedim. ardından Dominic'in odasına çıkıp son şeyleri de konuşmuştuk.
-
Geçmiş geçmişte kalmazsa can yakabilir.Selamlar bebeklerim,
uzunca zaman sonra, yeniden dönmek gerçekten harika bir duygu. sizleri çok seviyorum. umarım beğenirsiniz.
sınır 6 vote , 20 yorum
yorumları yapabileceğinize inanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness || Jiley
Fanfiction"Kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı sürece kaybetmiş sayılmazsın." Not : öncelikle bu kitabı forever_jileyforever hesabımdan yayınlıyordum. fakat şifremi unuttum. bu yüzden devam edemiyordum. ama bu hesaptan yayınlamaya başlayacağım. güzelce düzeltip...