Hiç kimseye tek kelime etmeye niyetim yoktu. Şimdi bir şey söylersem moralleri bozulacaktı. 'Hıhı, anladım, evet, tamam' gibi şeyler söyleyip telefonu yavaşça kilitledim. Zaten David çoktan telefonu kapatmıştı.
"Kimdi Miley?" Avril'ın sesini duyunca irkildim. "Hiç, sadece Patrick." deyip, işin içinden sıyrılmaya çalıştım. İçimden her ne kadar endişeli olsam da bunu belli etmemek de çok başarılıydım.
Aklıma, benden bir cevap bekleyen kardeşim geldiğinde ona döndüm. "Selena, hiç bir yere gitmiyoruz. Konu kapanmıştır." deyip, masadan kalktım. Daha fazla ısrar ederlerse dayanamaz bir açık verirdim. Yavaş ve sakin adımlarla edebiyat sınıfına doğru ilerledim. Yaklaşık 3 dakika sonra ders zili çalacaktı. Evet, karşınızda ben ilk defa bir ders ziline ne kadar kaldığını biliyorum ve söylüyorum.
Bu ülkenin havası bana pek yaramadı!
Sınıfa girdiğimde, hemen yerime oturdum. Henüz kimse yoktu. Yaklaşık 1 dakika sonra öğrenciler gelmeye başlamıştı. Sıralar tekli olduğu için herkes tek oturuyordu. Sınıfa ilk önce Justin daha sonra da diğerleri girmişti.
***
"Bunun asla olmayacağını biliyorsun Miley." Patrick kesin bir dille konuşmuştu.
"Beni dinle Patrick bu şekilde her gün korkularla yaşayamayız. En azından David'i biraz korkutalım." dedim.
"Korkutalım mı? Miley Amerika sana hiç yaramamış anlaşılan. David gibi kaybedecek hiç bir şeyi olmayan adam nasıl korkabilir. Üstelik sadece ona ait olan bir bara ateş açarsak. Şimdi hemen odana git! biraz olsun normal biriymiş gibi yaşa. Duydun mu beni? İngiltere de ki okulunuzda herkes sizin katil olduğunuzu biliyordu. Hangi işlerle uğraştığınızı da iyi biliyordu. Tamam burada ki okul ve İngiltere de ki okul bizim olabilir fakat bu eski okulunda yaptıklarını bu okulda yapacağını göstermez. Bir gün olsun sakin geçirmeye çalış. Derslerine yoğunlaş. Şimdi defol!" Patrick bana sürekli böyle konuşurdu. Kendini bize acımasız göstermeye çalışırdı. Lakin ondan başka tanıdığım en duygusal ve bizi seven biri yok. Kötü davranması veya ağır konuşması sadece bizi koruması içindir.
"Ah pekala! Gidip biraz ders çalışacağım." dedim, yumruğumu havada sallarken. Bu hareketime güldü. "Sen gerçekten çok akıllı bir ergensin!" dedi.
"Ne ergen mi? ben mi? bence sen gidip biraz Avril'a bak. O tam bir ergen!" gülerek Patrick'in odasından çıkacağım sırada odaya birden Jeremy girdi. Ah bu adamdan nefret ediyorum!
"Bakıyorum da çok eğleniyorsunuz. Bu güldüğünüz şey neyse lütfen bana da söyleyin." dedi Jeremy.
"Hmm, bir düşüneyim. Hayır. Söylemeyeceğim." deyip, odadan hızlıca ayrıldım. Bu adam beni sinir etmeyi başarıyordu.
***
"Ah saçmalama Jayson! Zac bir mal değil. Anlayacaktır." bahçeye oturmuş konuşan Avril'a baktım. Oldukça mutlu gözüküyordu. Yanına gidip, telefonu elinden çektim.
"Hey! seni bok suratlı sürtük!" diyen Avril'a iğneliyici bakışlarımı attım. "Ah pekala, ben içeri geçiyorum." deyip, eve doğru yürümeye başladı. Telefonu kulağıma götürüp konuştum.
"Hayat nasıl gidiyor Jay?" deyip, seslice kahkaha attım. Onunla dalga geçmek eğlenceliydi.
"Oldukça güzel gitmiyor Mill. Acaba sende nasıl gidiyor?" Beni taklit ederek konuştu. "Dur bakalım, gidip Patrick'e David'in barlarından birine baskın yapmanız gerektiğini söyledin daha sonra Patrick seni kovdu ha?" diye devam ettiğinde şaşırdım.
"Hey! Sen bunları nereden biliyorsun?" ilginç.
"Patrick şimdi Zac'e mesaj attı. Oradan gördüm. Ne yani sen beni medyum falan mı sandın? Ah bebeğim, biliyorum çok akıllıyım." Jayson'un sesinden hariç bir ses daha geldi. "Hey Jay, o koca kıçını koca koltuktan kaldır ve benimle depoya gel. Taşınacak malları götümle tek başıma taşıyamam!" Bu Zac' di. Yüksek sesle kahkaha attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness || Jiley
Fiksi Penggemar"Kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı sürece kaybetmiş sayılmazsın." Not : öncelikle bu kitabı forever_jileyforever hesabımdan yayınlıyordum. fakat şifremi unuttum. bu yüzden devam edemiyordum. ama bu hesaptan yayınlamaya başlayacağım. güzelce düzeltip...