Ben küçük bir kızken, çok güzel hayallerim vardı. Bir mimar olmak ve hayatım boyunca Babama yardım etmek, hayallerimden sadece bir kaçıydı. Tıpkı kitaplarda ve filmlerde olduğu gibi hayatımın aşkıyla, lisede veya üniversitede karşılaşmak isterdim.
En önemlisi aşık olmak isterdim. Birinin çok sevdiği ve asla bırakmayacağı biri olmak isterdim.
Kimsenin sıcak bakmadığı, kafayı yemiş bir katil olmak istemezdim.
Bu benim seçimim değildi ve ben istemediğim bir hayatı yaşıyordum. Bu yüzden uzun zaman önce etrafa büyük gülücükler saçmayı bırakmıştım.Bu benim hayatımdı ve ben hayatıma alışmıştım.
"Miley, telefonun çalıyor." Avril'ın getirdiği telefonumu alıp, ekrana baktım.
Bilinmeyen numara
İşte bu!
Hiç beklemeden aramayı cevapladım.
"Benim can dostum Miley."
"Benim can dostum David."
"Bu işi bitirelim."
"Bunu en çok ben istiyorum. Bana mekan söyle." Avril'ın bana attığı sinirleri bakışları es geçiş, David'in vereceği cevabı bekledim.
"O kadar kolay değil Miley. Benim şuan yanımda kim var biliyor musun?" Tanrım lütfen tahmin ettiğim şey olmasın! Miuca olmasın!
"Uzatmada söyle, kim?"
"Beni bitirmek için ortaklık kurduğunuz çocuklardan biri, Justin Bieber!"
Justin mi? Gerçekten Justin'i saatler içerisinde ele geçirmiş olabilir miydi?
"N-Ne?" Ne diyeceğimi bilmiyordum. Yalan mı söylüyordu?
"Onu baya patakladım." Derin bir nefes aldım.
"Onu hemen bırak! Yoksa seni doğduğuna pişman ederim!" Sinirden yüzüm ateş gibi yanmaya başlamıştı.
"Ne çabuk alıştınız siz birbirinize öyle." Kahkaha atmaya başladığında sinirlerim bozulmuştu. Justin'e bir şey yapmış olabileceği düşüncesi beni delirtiyordu. Neden bilmiyorum ama onun canının yanmasını istemiyorum.
"Seni son kez uyarıyorum, eğer ona zarar gelirse seni ölmekten beter ederim David."
"Sakin ol Mil! Onu dün gece ormanlık alanda bizim çocuklar bulmuş ve bir güzel pataklamışlar. Bana getirdiklerinde işime yaramayacağını söyleyip kaldığınız yerin arkasına bir çöp gibi attırdım. Fakat onu bu kadar düşüneceğini bilseydim, asla bırakmazdım."
"Seni-" Cümlemi bitiremeden telefonu suratıma kapattı.
"Ne oldu?" Avril'ın endişeli suratına baktıktan sonra telefonu fırlatıp koşmaya başladım. Pansiyonun arkasına attırmış olmalıydı.
"Beni bekle! Nereye gidiyorsun?" Avril'ı aldırmayarak pansiyondan dışarı çıktım. Hızlı adımlarla arka tarafa geçtim. Hiç bir şey görünmüyordu.
"B-burada." Avril'a dönüp gösterdiği yere baktım. Justin kanlar içinde yerde yatıyordu.
Koşarak yanına gittim ve bana bakmasını sağladım."J-Justin iyi misin?" Önüne gelen kısa saçlarını geriye atıp, dizime yatırdım onu. "Justin iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım var."
"İ-iyiyim." Zorla konuştuğunda içime az da olsa su serpilmişti. Neden böyle hissettim, inanın bilmiyorum.
"Onu odaya götürelim." Avril'ı onaylayıp, Justin'i taşımak için ayağa kalktım.
"Kimse görmemeli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness || Jiley
Fanfiction"Kaybedecek hiçbir şeyin olmadığı sürece kaybetmiş sayılmazsın." Not : öncelikle bu kitabı forever_jileyforever hesabımdan yayınlıyordum. fakat şifremi unuttum. bu yüzden devam edemiyordum. ama bu hesaptan yayınlamaya başlayacağım. güzelce düzeltip...