27.04
Sessiz dünyamı bölen bir ses.
Aşırı sinir bozucu, bu sesin ne olduğunu anlıyorum.
Bu alarmdan başka bir şey değil. Gözlerimi açmadan telefonumu bulmaya çalışıyorum, bulduktan sonra ekrana rasgele basıyorum. Alarm susuyor.
Yeniden uyuyorum, ama beş dakika sonra alarm yine çalıyor. Yine kapat yerine erteleme düğmesine basmıştım.
Sinirli bir şekilde gözlerimi açıp alarmı kapatıyorum. Bugün okula gitmek istemiyorum. Her zaman ki gibi, ama tek bir şey var onu görmek.
Acaba nasıl? Yine derslerine mi çalışıyor, ofluyor ve üzerimdekini kenara atıyorum.Ayaklarımı parke ile birleştirip ayağa kalkıyorum. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gidiyorum. Soğuk suyu suratıma vuruyorum. Daha sonra aynadan kendime bakıyorum. Sanki kendim karşımda gibi, gözlerimi göğsüme getiriyorum, orada atan bir kalp var. Yine her zaman ki gibi, acımaması için dua ediyorum.
Bana acı çektirmemesi için dua ediyorum.Daha sonra oradan çıkıyor ve oturma odasına geliyorum. Burada kimse yok, mutfağa gittiğimde annemle karşılaşıyorum. Kahvaltı hazırlıyordu.
"Anne?"
"Efendim oğlum."
"Günaydın."
"Sana da günaydın. Nasılsın bakalım?"
"İyi."
Annem yine duydu değil mi?
Biliyorum işte, dün gece ağlama seslerimi duydu. Ne kadar sessiz olmaya çalışsam da duydu.
Annem mahcup ifade ile bana baktı.
"Bizimle konuşabileceğini biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum."
Biliyorum anne, ama ne diyeyim he? Ne diyeyim? Bir erkeğe aşığım mı diyeyim? Onun için aşk acısı mı çekiyorum diyeyim?
Diyemem anne. Korkarım, benden nefret etmenizden korkarım.
Dayanamam ki buna.
Ben bakışlarımı kaçırmış, yere bakıyorken mutfağa babam geldi.
Saçları havada, gözlüklerini yamuk bir şekilde takmıştı.
Sanki bütün gece uyumamış gibiydi. Gözlerinin altında ise kırmızılılar vardı. Buna rağmen bütün içtenliği ile bana güldü.
Her sabah yaptığı gibi, saçlarımı karıştırdı. Bende ona gülümsedim. Tekrardan beş yaşında olmak istiyorum. O zamanlar çok güzeldi. Bu kalp o zamanlar sadece atıyordu, acı çekmek zorunda değildi.
Bir süre sonra annem kahvaltıyı hazırlamıştı, ben üzerimi değiştirip geldiğimde ikisi de kahvaltıya oturmuştu.
Ben oturup, o annemin aşık olduğum kahvaltısını yemeğe başladım.
Bütün her şeyden bir lokla alıyor, sonra ardından çay yudumluyordum. Aşırı lezzetli oluyordu.
Arada onlara bakıyordum, bir şeyler konuşuyor gülüyorlardı.
Konularının ne olduğunu, neye güldüklerini hakkında hiçbir fikrim yoktu ama çok güzellerdi. Onlara en çok hayran bendim herhalde. Aşklarına hayrandım. Birbirlerine bakışlarına hayrandım.
Aşk.
Bazıları şanslı bu konuda.
Aşık olduğu kişi de ona olabiliyor. Bir ayrıcalık. Ama bende ihtimal bile yok değil mi?
Olsun aşk güzel yine de.
Onlar birbirleri ile gülüşürken bende telefonumdan saate baktım. Çıkmak için vaktimin geldiğinin farkındaydım, hemen odama gelip çantamı aldım. Tam kapıdan çıkacaktım ki, babamın bana seslenmesi ile durdum.
"Emre?"
"Efendim baba."
"Sence de bir şey unutmadın mı?"
"Ne?"
"Akşam eve geldiğinde kapıyı neyle açacaksın?"
"Anahtarla."
"E nerede?"
Elimi cebime atmış ama bir boşlukla karşılaşınca babam elindeki anahtarı havada sallandırmaya başladı. Daha sonra anahtarı bana fırlattıktan sonra ona gülümsedim, el salladıktan sonra dışarı çıktım.Aynı yollar, aynı şeyleri görerek geçiyorum. Yine aynı evler, yine aynı el ele tutuşan çiftler.
Ama yapmacıklar, bazıları hariç bir takımları birbirlerine asla aşık değiller.
En çokta şey komik, seni sonsuza kadar seveceğim diyip, saçma sapan sebeplerle ayrılanlar. Yada sadece seni seviyorum diyip başkalarına mesajlar yağdıranlar.
Ne bileyim komik, hemde çok fazla.
Aşk öyle değil. Bilmiyorsunuz, aşk nedir nasıl yaşanır bilmiyorsunuz.
Yada aşkı bir yerlerinizin kalkması sanıyorsunuz. Aşk öyle de değil. Siz öyle sanmaya devam edin ama değil.Saçma düşünceler içinde okula vardığımın farkına varmıştım. Artık bu yolları ezberlediğim için yola bile bakmama gerek yoktu.
Yine her zamanki gibi, kapıdan geçtim. Okula girdim, gözlerim birini arıyordu. Belki de sınıfındadır ama yinede arıyorum.
Buluyorum da, dünya duruyor. Onun arkadaşına bakarak gülüşüne bakıyorum. Üzerine giydiği cekete bakıyorum. Yürürken sallanan saçlarına bakıyorum. Bir kez daha onları okşamak istiyorum.
Ben ona bakarken o bana bir kere bile bakmıyor.
Bir espriye yada olaya gülüyor. Onları duymuyorum, sadece donmuş bir şekilde ona bakıyorum. Her zamanki gibi.
Yanımdan geçip gidiyorlar, ben onun parfümünün kokusunu içime çekerken o hiçbir şeyden habersiz yanımdan geçip gidiyor.
Bir kez daha içimden özür diliyorum, yine istemediği bir şey yapmış olabilirdim. Zaten ona aşık olmam yetmiyormuş gibi, birde kokusuna hayran oluyordum.
Neden istesin ki?
Acı yine yerini gösterdi.
Yine kalp ağrım orada. İlacım ise yanımdan geçip gidiyor.
Her zaman ki gibi sınıfıma giriyorum. Sınıftakilerin yüzüne bakıyorum. Ah ne yapmacıklar ama.
Hemen sırama geçiyorum, arkadaşım gibi olan ama asla arkadaş gibi hissetmediğim kişiler. Benimle konuşuluyorlar, olaylarını anlatıyorlar ama ben onları arkadaşım gibi görmüyorum.
Neden peki?
Tabiki bir sebebi var, bir arkadaş, arkadaşının bir şeyi olduğunda anlar. Bunların hiçbiri benim sessizliğimde boğulmamı görmüyorlar.
Hiçbiri acılar içinde yüzdüğümü fark etmiyor.
Biri gelse gel anlat dese. Yemin ederim her şeyi anlatırım. O kadar çok ihtiyacım var ki anlatmaya. Günlüğüme yazmak yetmiyor artık, haykırmak istiyorum. Bağırmak istiyorum, olmadığım biri davranmaktan sıkıldım.
Gerçek beni, kimse tanımıyor.
Sırama geçiyor oturuyorum. Kitapları önüme çıkarıyor öylece bakıyorum. Ama yanıma derste okumak için başka bir kitapta getirmiştim, onu sıranın üzerine koyuyorum.
Aslında derslerime asılmam gereken zaman da neden böyleyim bilmiyorum.
Oysaki ben öğretmen olmak istiyordum. Neden onun için çalışmıyorum.
İnsan acı içinde olduğunda sadece bundan kurtulmayı düşünüyor. İlerisini düşünmüyor. Bende öyle yapıyorum, geleceğim konusunda endişelenmeyi uzun süre önce bıraktım.Ama onun çok güzel bir geleceği olsun, doktor olmak istiyor diye biliyorum. Her gün dua ediyorum hayaline kavuşabilmesi için. İnsan aşık olduğunda kendisine ettiğinden daha çok dua ediyor.
Her gün Rabb'ime ona güzel bir hayat vermesi için dua ediyorum.
Hep mutlu olması için, her zaman gülmesi için. Ona uzun ve huzurlu bir hayat vermesi için.
Her yerde o var benim için, düşündüğüm her şeyde. Güldüğüm her şeyde. Ağladığım her şeyde.
En çok da beni üzen ise, en sevdiği rengi bilemem.
Yada en sevdiği yemeği bilmiyorum. Bu beni üzüyor.
Yada kışı mı daha çok seviyor yoksa yazı mı? Bunu bilmek istiyorum.
Onu bu kadar çok severken, bunları bilmemek beni çok üzüyor. Ama ne yapayım, onunla doğru dürüst konuşmuyor ki. Onun için herkesten biriyim. Yanından geçip gittiği. Kimseye bir şey söyleyemediği.
Ah hadi bugünde bitsin, eve gitmek günlüğümü ve kalemimi alıp onu doldurmak istiyorum.. . . . .
Yine gıcık bir sesle uyanıyorum. Bu sefer alarm değil. Bu sefer okulun zil sesi. Son derste uyumuşum ve şu an da ayılmak ile uğraşıyorum. Gözlerimi ovuşturarak kitaplarımı çantama tıkıyor ve çantamı sırtıma takıyorum. Bunalık gören gözüme rağmen yürüyorum.
Yiğit'i görmek için etrafa baksam da bir şey göremiyorum.
Zaten bugün onu göremedim bile, eminim arkadaşları ile dışarı çıkmış okulu ekmiştir. Hem bu kadar yaramaz, hemde bu kadar çalışkan nasıl olabiliyorsun sevdiğim?
Bunu nasıl başarıyorsun.
Ben ona aşık olduğumdan beri ders konusunda diplere batmış bie şekildeyim oysaki.
Artık uykum açıldı, gözlerim net görüyor ve eve doğru yürüyorum. Hava ise çok kasvetli sanırım yağmur yağacak. İstemsizce içimde sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum.
Hava böyle olunca hep hissettiğim gibi.
Bir süre daha yürüdüğümde eve varmıştım. Cebimdeki anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım.
Ayakkabılarımı bir kenarda çıkardıktan sonra odama doğru yürüdüm. Daha içeri girer girmez orada biri olduğunu biliyordum.
İçeri girdim ve annemle karşılaştım, bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Ve yutkundu, bende bakışlarımı ellerinin arasındaki günlüğüme çevirdim. Okursa her şeyi öğrenirdi.
Aklımda tek soru vardı.
Okudu mu?—————————————————
Merhabalar benim değerli okuyucularım. Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyor ve sizleri sevdiğimi bilmenizi istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük •bxb•
Teen Fiction"Yiğit okulda bulduğu günlüğü merak ederek okumaya başladı. Ama bu günlükte bahsedilen tek şey bir erkeğin kendisine hayran bırakacak derecede aşık olmasıydı. Bu kişi kimdi?"