Sesli bir oflayış. Ardından elleri ile saçlarını çekiştirmek. Neden diye sordu kendisine? Lanet olasıca şu okulda neden hiçbir şey olmuyordu.
Kasılmaktan, her an bir şey olacakmış gibi hissetmektense artık her şeyin olmasını tercih ederdi.
Herkes suskun, herkes aynı.
Ah bu çok sinir bozucuydu, bir şey olacağını bekliyor ama bir türlü olmaması sinir bozucuydu işte. Tamam olacak şey kötü bir şeydi ama her an tedirgin olmaktan yorulmuştu.
Ama biraz daha rahat olması gerekiyordu, ne de olsa günlüğün kimin olduğu belli değildi. Yine de bir şey olacak diye korkuyor, ve artık Yiğit'e bakamıyordu.
Eskisi gibi gözlerini ona kilitleyip, bütün boş vakitlerde ona bakamıyordu. Çünkü Yiğit'in bakışları sürekli etraftaydı, sürekli bir sağa bir sola bakıyordu.
Ama işin sinir bozucu tarafı onunla hiç göz göze gelmiyorlardı. Neden bu kadar mutsuzdu?
İstemezdi işte değil mi?
Biliyordum işte, kim bir erkeğin kendisine aşık olmasını ister ki.
Bu yüzden bu kadar mutsuz.
İçinden geçirdiklerini en haklı şekilde buluyor ve bütün düşüncelerini bu yöne veriyordu.
O böyle düşünceler içinde iken, Yiğit bugün de donuk bakışlıydı. Şimdilik etrafına bakmayı kesmiş ve günlüğün içinden geçen bir kaç cümle beyninden geçmişti.
Çok acıyor günlük. Çok yanıyor.
Yüreğim ateşte yanıyor sanki.
Derin bir iç çekti Yiğit, ona yaptığı şeyler sanki acımasızlıktı. O görüyor iken sevgilisi ile ilgilendiği her zamana lanet ediyordu. Öylesine içten özür diliyordu ki, sanki her şeyi biliyorda gene de istememiş gibi. Oda bilmiyordu ki, kendisine duyulan fevkalade bir aşkı nasıl bilebilirdi ki.
Hele saklayan iyi olduktan sonra.
Onu bulmak istedi, ondan özür dilemek istiyordu. En azından her şey için.
Onu göremediği için.
Yani en azından onu tanımak istiyordu. Evet ona ümit vermek istemezdi ama, aşırı derece de onu tanımak istiyordu.
Öylesine ince düşünceli gibiydi ki, çok nazik ve kibar.
Günlükten okuduğu kadarıyla bu yorumu çıkarabilirdi. Ve böylesine bir kişiyi tanımak istiyordu. Ama o onu bulmayı tanımayı düşündürken, günlüğün sahibi kendisinin bir kaç metre uzağında oturuyordu.
Kendisinin haraketlerini çözmeye çalışıyordu.Yiğit kendisine dokunulması ile bakışlarını o yöne çevirdi.
"Yiğit?"
Yanına bir kız gelmişti, daha önce flörtleştiği bir kız. Aslında kızın kendisini sevmediğini ikisininde amacı öylesine takılmak olduklarını biliyordu. Ama kız arada yanına gelip naz yapıyor, bir şeyler ısmarlamasını istiyor ve Yiğit'te kabul ediyordu. Yanına gelen kızları -eğer sevgilisi yoksa- pek çevirmezdi. Lakin şu an durum farklıydı. Hemde çok.
Kendisine seslenilmesiyle, ve kızın eli kendisinin omzuna değmesi ile titredi sanki.
Günlükteki bütün acı sözler geçti beyninden, ve yine öyle hissediyor oluşunu düşündü. Yutkundu, kız kendisine şehvetli olmaya çalışan bir eda ile bakmaya çalışıyor ve Yiğit'i etkilemeye çalışıyordu. Ama Yiğit'in bu kadar gerildiğini görünce hafif şaşırmıştı, ama bunu bozuntuya vermedi.
Oysa Yiğit'in bütün düşüncelerinde günlüğün cümleleri vardı.
Dayanamıyorum günlük. Onu kızlarla görmeye dayanamıyorum.
Yiğit kızın elini omzundan çekmeyi düşünsede kabalık yapmak istemedi. Ama yine de içi içini yiyordu. Günlüğün sahibi onu tekrar izliyor ve acı çekiyordu. Yiğit de vicdan azabı.
"Efendim Büşra, ne diyecektin?"
Genç kızın hemen gitmesini istiyordu. Günlüğün sahibinin onları görmesini ve acı çekmesini istemiyordu.
"Niye bu kadar gerginsin? Sadece bana bir şeyler ısmarla diyecektim."
Genç kız bu kadar gergin ve sinirli gibi durmasına anlam veremiyordu.
Bu durumdan rahatsız olmuştu ve elini Yiğit'in omzundan çekip ona baktı.
"Sanki iyi değil gibisin."
"Biraz öyle."
Genç kız Emre'nin yapmak istediği bir şeyi yapınca Emre gözlerini kapattı.
Büşra, Yiğit'in saçlarını okşamak istercesine ellerini onun saçlarına koyunca Yiğit bütünüyle titredi sanki.
Herkes yabancılaşıyordu sanki, her şey yapmacıktı sanki.
Sanki günlüğün sahibinden başka kimse onu tanımıyordu. Sanki Yiğit'i kendisinden bile çok tanıyordu.
Yiğit genç kızın elini nazikçe tuttu, onu kırmak veya kaba olmak istemiyordu. O hiçbir zaman kaba olmak istemezdi. Yoksa Emre'nin düşündüğü gibi homofobik biri olurdu. Ama o incitmekten kaçınırdı.
"Büşra yapma lütfen. Özür dilerim ama yapma ne olur."
Genç kız hiçbir şey anlamamıştı, garip bakışlar ile baktıktan sonra bir şey demeden orayı terk etmeyi düşündü.
Selin ikizinin bu garip davranışlarını görünce yanına geldi. Kaç gündür kendisine bir şey anlatmıyor, evde odasına girip çıkmıyordu. Evde donuk bakışlarla dolaşıyor ve doğru düzgün bir şey yapmıyordu.
Hemen yanına geldi.
"Yiğit?"
"Ne var Selin?"
"Gel benimle."
Kardeşini insanlardan uzak bir köşeye çekmek ve onunla konuşmak istiyordu.
Öyle de yaptı, onu daha sessiz bir yere getirdi.
"Hadi anlat bana ablacım."
"İlk ben doğdum."
"Tamam tamam, hadi anlat lütfen. Nedir bu halin? Biz ikiziz, sen üzgün olunca bende üzgün oluyorum."
"Peki anlatsam beni kardeşin olarak görmekten vaz geçer misin? Yani onu bulmak istediğim için."
"Kimi bulmak istediğin için?"
Yiğit yere oturmuş bağdaş kurmuştu, okulun zili çalmasına rağmen ikisi de sınıflarına gitmiyordu. Selin kardeşini taklit ederek oda soğuk betonun üzerine oturdu.
"Bi' günlük buldum."
"Kimin günlüğü?"
"Sorun da orada kimin olduğunu bilmiyorum. Sadece cinsiyetini biliyorum."
Genç kız kardeşini anlamak istercesine bakıyordu.
"Günlükte bahsedilen kişi benim. Bana duyulan çok güzel bir aşk. Ama hak etmiyorum."
Kafasını eğmişti.
"Beni benden daha çok seviyor. Çok güzel bir aşk, öylesine güzelki hayran olmamak elde değil. Saf ve temiz. İlk defa aşkın ne demek olduğunu öğrendim. Her şeyi görmüş, ben kızlarla takılırken o izlemiş. Öylesine vicdan azabı var ki omuzlarımda, taşıyamıyorum.
Anlatabiliyor muyum? Defalarca okudum günlüğü, kelimeler cümleler aklımdan çıkmıyor. Hele günlüğe sinen bir koku var çok güzel."
"Peki cinsiyeti ne?"
"Günlüğün sahibi bir erkek. Ve onu bulamıyorum. Bulmak istiyorum."
Genç kız çığlık attı.
Yiğit ne olduğunu anlayamadı.
"Neee? Yiğit sen gay misin?"
"Hayır değilim tabiki. Ben sadece homofobik değilim. Dünyada çok fazla homofobik var. Sen öyle misin?"
Kardeşini homofobik sanmıştı, ve içi biraz kötü olmuştu. Neden olduğunu da bilmiyordu.
"Değilim tabikide, sen her gün gay dizileri izlediğimi kitaplarını okuduğumu bilmiyor musun? Ayhh ship ship! Kesin bulman lazım günlüğün sahibini. Sana yardım edeceğim. Bulacağız onu, çok güzel olacak."
Yiğit donuk bakılarını kaldırıp, şaşkınca baktı.
"Dizileri mi var?"
"İlgini mi çekti?"
Genç kız gülerek kardeşine baktı.
"Hayır, ayrıca gay değilim."
"Ama ondan hoşlanmaya başladın."
"Bir erkekten hoşlanamam. Değil mi?"
Genç kız heyecanla kardeşine yaklaştı.
"Peki günlüğü bana ver yakalım gitsin. Ne gerek var ki sende kalmasına."
"Ne?! Asla!!"
Yiğit gözlerini hiddetle açıp kardeşine baktı.
"Bak işte! Şimdi bana anlat, günlüğü okurken nasıl hissediyorsun?"
"Buna layık olmadığımı hissediyorum. Ayrıca öylesine güzel aşka hayran kalıyorum."
Yine bakışları donuklaşıyor ve düşüncelerinden sıyrılmak istiyordu.
"Ben buna hoşlanma derim."
"İyi ama görmediğim birinden nasıl hoşlanabilirim ki? Ayrıca o erkek.""Yiğit önemli olan duygular. Bunun cinsiyetle alakası yok. Önemli olan ruhtur. Kişiliktir. Yada koku, yada yazı.
Sen onun duygularını okurken böyle hissediyorsan eminim ki onu bulunca daha fazlasını hissedeceksin. Ve senin yerinde başka biri olsaydı emin ol günlüğü okuduktan sonra atardı. Demek ki sen etkilenmişsin ve atmamışsın.
Ben buna hoşlanma derim. Ve onu bulacağız."—————————————————
İşte yazdık bir şeyler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük •bxb•
Novela Juvenil"Yiğit okulda bulduğu günlüğü merak ederek okumaya başladı. Ama bu günlükte bahsedilen tek şey bir erkeğin kendisine hayran bırakacak derecede aşık olmasıydı. Bu kişi kimdi?"