"Bir başlangıç" 31

7.5K 595 81
                                    

"Aslında çok iyisin, gerçekten herkes gibi olmadığın için teşekkür ederim. Daha fazla takılmalıyız. Sence de öyle değil mi Bora?"
Bora alaycı bakışını bozmadan onu tasdikleyeci bir şekilde kafasını salladı.
Oysaki içinden küfürler ediyordu.
Neden gelmişti ki şimdi?
Ne diyecekti? Günlüğü sahibi benim mi diyecekti?
Bunu diyemeyeceğini, çok fazla ezik olduğunu düşünüyordu.
Ayrıca orada onunla konuşurken kendisine bir şekilde hak verdiğini de biliyordu.
Ama şimdi neden yanlarındaydı?
Tam Yiğit'i daha fazla tanıyacağım dedikçe bir şeyler oluyordu.
Onu daha fazla tanımak ve sonra elde etmek istiyordu.
Şimdi eğer günlüğün gerçek sahibi ortaya çıkarsa hiçbir istediği olmazdı ve bu onu aşırı sinirlendirirdi.
Nasıl olurda istediği bir şeye sahip olamazdı.
Aslında böyle biri olmasının suçu biraz da anne babasınında olabilir. Ne de olsa küçüklüğünde ne isterse istesin almış insanlardı. En ufak şey istese hemen ayağına seriyorlardı. Ve yine öyle istiyordu.
İstediği beden karşısında olsun istiyordu.
Ama günlüğün gerçek sahibinin bu istediği bozmasından korkuyordu. Tabi bir yandan da emindi nedense. Nedensizce onun gerçek kişi olduğunu söylemeyeceğini biliyordu.
Susacağını biliyordu. Çünkü Bora Yiğit'i mutlu edebiliyordu.
Bora öyle sanıyordu.
Yiğit gerçekten mutlu muydu?
Aslında günlüğün sahibini bulduğu için her ne kadar mutlu olsa da, sanki bir yerlerde bir şey eksik gibi hissediyordu.
Sanki bir şey tamamlanmamış gibi, sanki bir yerde bir şey yanlış gibi.
Sanki böyle olmayacak gibi, böyle olmasını hayal etmemiş gibi.
Bakışlarında o hep görmek istediği şeyi göremediği gibi.
Emre ise şu an şaşkın bir eda ile aşık olduğu gence bakıyordu.
Harbi harbi onunla daha samimi arkadaş olmak istiyordu.
Şimdi mi?
Gerçekten çok geç değil mi? Daha erken istesen olmaz mıydı?
O zaman daha farklı yerlede olabilirlerdi.
"Hıhı."
Emre buradan bir an önce uzaklaşmak istiyordu. Bora'nın kendisine fazla ezikleyici bir şekilde bakması sanki midesini bulandırıyordu.
Sustu.
"Ben gideyim."
O gitmek için hamle yaptığında Yiğit istemsizce kolunu tuttu, gitmesini istemiyor gibi. Ona dokunduğunda içine bir ürperti geldi.
Sanki bütün bedeniyle üşüdü.
"Sen biz-"
"Çok yakışıyorsunuz."
Bu çok fazla acıtmıştı. O koluna dokunurken bunu söylemek çok acıtmıştı.
Bu çok yakmıştı. Yiğit nedensizce ne kadar istemesede koluna değen elini çekmişti. Parmak uçlarını o bedenden çektiğinde ise boşluğa çekiliyormuş gibi hissetmişti. Tabi arkasına bakmadan giden gence hiçbir şey söylememişti. Yada henüz sevgili olmadığı ama yolun sonu sevgiliye çıkacak kişiye de hiçbir şey dememişti.
"Neden onu kolundan tuttun?"
"Efendim?"
"Neden onu tuttun diyorum?"
"Yani sadece arkadaş olmak istedim, ayrıca soracağım soruyu tamamlama izin vermedi ama ben yan yana nasıl duruyoruz diyecektim."
"Öyle mi?"
Bora bir yandan yanağının içini yiyor ve ona sahip olmak için daha hızlı davranması gerektiğini biliyordu.
Yoksa eninde sonunda Emre gelecek ve söyleyecekti. İşte o zaman başarısız olurdu, bu yüzden hızlı haraket etmeli ve hemen ona sahip olmalıydı.
Kendisine garip bir eda ile bakan Yiğit'i bir kez daha süzdü, baştan aşağı ona bakıyor ve parmaklarının onun bedeninde gezdiğini hayal ettikçe şimdiden kendisine hakim olamıyordu.
"Okuldan çıkışta bir yerlere gidelim mi?"
"Tabi."
Yiğit'in hissettiği de neyin nesiydi böyle? Onu bulmak istediğinde böyle olacağını düşünmemişti, yani onu bulduğunda hemen sevgili olmak ister diye düşünüyordu ama neden şimdi bunu uzatmaya veya bahane buluyor gibiydi. Neden direk sevgilim demiyordu? Neden onu ararkenki heyecanı hissetmiyordu?
Tam pislik biriyim diye düşündü. Ona umut veriyor sonra sanki onu istemiyor gibi hissediyordu. Aslında istiyordu, ama farklı bir şey vardı.
Aradığı bir şeyi bulamıyor gibi hissediyordu.
Yada herhangi bir şey eksik gibi.
Saçmalık...
Dudaklarının içini yiyerek kendisine bakan gence baktı.
Elbette bu içindeki garipleri ona söyleyecek değildi. Onu günlüğün sahibi sanıyordu ve içten içe onu seviyor gibi hissediyordu.
Yada değer veriyor gibiydi.
Onu güldürmek onu mutlu etmek istiyordu.
Bu yüzden de tebessüm edip onun yüzünü elleri arasına aldı. Kendisine farklı bir bakış arasada bulamadı. Bu sanki içten içe onu kırdı. Tabi o bunun da farkında bile değildi.
Bora sırıtarak kendisine bakmaya devam etti.
İçinden çok yakışıyoruz diye geçirdi.
O ezikten daha fazla yakışıyoruz.
Tabi bu düşüncelerinin hiçbirini sesli söylemedi. Hepsi sadece iç sesi ile konuşmasıydı.
Şu anda onun dudaklarına bir öpücük kondurma hissi gelse de fazla hızlı gidip onu korkutmak istemiyordu.
Onlar birbirlerine gülümserken günlüğün gerçek sahibi tuvalette ağlıyordu.
Yine nefes alamıyor gibi oluyor ama yine de kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Okulda ağlayamazdı, bu çok saçmaydı. Ama ağlıyordu.
Derin derin nefesler alıp susmaya çalıştı.
Çok saçma...
Fazla saçma...

•••••••

Bir masaya oturmuşlar, siparişilerini vermiş ve bekliyorlardı. Bora ellerini birbirlerine kenetlemiş değişik bir ifade ile Yiğit'e bakıyordu.
Bakışlarında aradığı başka bir şey vardı ama onu bulamıyordu. Belki de pislik biriyimdir diye geçirdi içinden. Belki de bu kadar hızlı haraket edip onu bulmaya çalışmamalıydım diye düşündü. Ama onu ararken böyle hissedeceğini nereden bilebilirdi ki. Onu bulduğunda daha farklı olur diye düşünmüştü, hissettiği şeyler çoğalır sanmıştı. Çoğaldı mı bilmiyordu. Aynı mı bilmiyordu. Sadece bir şey aradığını biliyordu. Ama onunla olmakta kendisini mutlu da ediyordu. Aynı zamanda farklı kişi gibi geliyordu. Sanki günlüğü o yazmamış gibi. Başka biri gibi, günlükteki kişi ile alakası yok gibi.
Neden böyle?
Ne hissedeceği konusunda kararsız kalmıştı. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu sanki.
Onu bulduğunda milyon tane konu hakkında konuşabiliriz diye düşünürken şimdi konuşacak hiçbir şey bulamıyordu.
Yada onun kendisine bir çok şey söyler diye düşünürken onun da sessiz kalması biraz onu üzüyordu.
Günlükte olduğu gibi bir takım sözler söylesin istiyordu, bir takım sözler duymak istiyordu ondan.
Ama hiç o yönde değil, gevşek bir şekilde konuşmaya ve salak saçma espiriler yapmaya devam ediyordu.
Günlükte fazla acı çekiyormuş gibi olsa da gerçekte öyle değil diye düşündü.
Günlükte çok farklı.
Belki de üzgün moodayken yazdı hep onları.
Asla o olmayacağını düşünmüyordu. Asla sahte birinin geleceğine ihtimal vermiyordu.
Kim neden yapabilirdi ki? Bu yüzden kabullenmişti. Aslında yalan olsa da o günlüğün sahibiydi. Bu yüzden onu mutlu etmek için elinden geleni yapmak zorundaydı. Bunu adeta kendisine görev edinmişti.
Kendisine gülümseyerek bakan gencin elini sımsıkı tuttu. Aynı şekilde o da kendisine gülümsemişti.
Garip...
Çok garip...
İstediği şey yok...
Şey gibi hissediyordu, hani bir şeyi almak için bir odaya girersin bir şey ararsın ama ne için geldiğini unutursun ya, işte aynen öyle hissediyordu.
Buraya niçin geldiğini unutuyor, ve ne yapacağını bilmiyordu. Yada neyi aradığını da bilmiyordu.
Öylece devam etti.
Öylece bıraktı.
Aramadı ama sanki arıyordu.


Bu bölüm pek içime sinmedi ama artık yapacak bir şey yok. ❤️

Günlük •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin