"Son" 38

10.6K 804 272
                                    

Huzur ne demektir?
Yada aslında huzur nerelerde hissedilir? Huzur bir çok yerde hissedebilinir, mesela camı açtığında yüzüne vuran rüzgarda bile vardır huzur.
Kafanı kaldırıp baktığın gökyüzünde, yüzünü çevirip baktığın denizde vardır huzur.
Doğanın güzellikleridir ki bunlar fazla huzur verir.
Birde aşkın verdiği huzur vardır, aslında her zaman aşk huzur vermez.
Aşk güzeldir de karşılık alınıyorsa, yada karşılık alma ihtimali olabiliyorsa.
Yoksa aşk bir zehir gibidir, aynı doktorun verdiği ilaç gibidir aşk.
Fazlası zehir olur artık senin için.
Tabi karşılık varsa baldan tatlıdır aşk, o zaman yaşanır işte huzur.
Ama önce zehri yutunca bal daha tatlı gelir ya insana, Emre'ye de aynı böyle oluyordu.
Onsuzluk zehrini tattığı için, karşılık almak ona daha tatlı geliyordu. Tıpkı bal gibi
Şimdi onunlaydı. Kendi yatağında yeni uyanmış iken yanında yatan ise oydu.
Bütün güzelliği ve zarafetiyle uyuyordu.
Ona bakıp tebessüm etmemek elde değildi doğrusu.
Yumuşak saçlarının kendi yastığı üzerinde yayılışı. Kokusunun onun yastığına geçipte ikisinin kokusunun karışması.
İşte bunlar aşkın getirdiği şeylerdi.
Huzur.
Aşık olduğu gence baktı ve onu bir kez daha inceledi, ilk defa bakıyor gibi, ilk defa aşık oluyor gibi.
İçinden şükür etti, onunda kendisini sevdiği için çok büyük şükürler etti.
Öylesine güzel bir aşka karşılık vermişti ki Yiğit, belki böylesine olduğunu oda bilmiyordu.
Kendisinden fazla sevmek bu olsa gerek, her yerde onu görmek.
Şimdi kendi yatağında yatan onu görünce içi hala büyük bir sevinçle doluyordu.
Dolması aslında doğaldı, sevgili olalı, birbirlerine açılalı tam bir ay olmuştu ya.
Şimdi kendi yatağında uyuyan onu asla uyandırmak istemiyor ve ömrü sonuna kadarda burada olmasını istiyordu.
Yumuşak saçlarının kendi yastığında yayılmış bir şekilde hep görmek istiyordu.
Uyurken onu izlemenin verdiği zevk ile gülümsedi.
İstesizcede parmak uçlarını onun gözlerinin üstüne getirdi, kirpiklerine dokundu. Hala uyanmaması değişikti doğrusu, parmak uçlarını dudaklarına getirdi gencin.
Yiğit hafif bir kıpırdanış ile gözlerini açtı, uykudan uyanmış olmanın eseri yüzündeydi.
Zar zor açtığı gözleri ile kendisine bakan mükemmel aşık modeline baktı.
Uykulu gözler ile ona yandan bir gülüş yolladı.
"Günaydın."
"Sana da günaydın."
İkisi kısa süre birbirlerine aşk ile baktı, sonra Yiğit uykulu gözler ile ona yaklaştı ve dudaklarını öpücük yağmuruna tuttu.
Kısa kısa küçük küçük öpüyor, ama defalarca öpüyordu.
Tabi bu Emre'yi de güldürüyordu.
Bir ara bir öpücük kısa olmayı bırakıp uzamıştı, ikiside yatıyordu ve elleri birbirlerinin yanaklarına çıkmıştı.
Yiğit dudaklarını karşısındaki kişinin dudaklarından ayırdığında alnını onun alnına yasladı.
Sonra onun dudaklarının kızardığını görüp gülümsedi. Şimdi daha bi öpesi gelmişti.
Kendi dudaklarının da aynı şekilde kızardığını biliyordu.
"Artık kalkmamız gerekebilir."
Yiğit alnını onun alnından ayırıp yatakta oturur pozisyona geldi.
"Dudaklarımız kıpkırmızı oldu ve annenler öpüştüğümüzü anlayabilir. Ayrıca yer yatağı derli toplu duruyor onu bir bozmamız lazım."
Emre şaşkınlıkla gözlerini açtı.
"Yiğit! Hep senin yüzünden."
Sinirli olmaya çalışan bir eda ile kaşlarını çattı.
Dün Yiğit Emre'nin anne ile babası ile tanışmış ve onu çok mutlu edeceğine dair yeminler etmişti. Annesi ve babası da zaten Emre deki değişikliği fark edebiliyorlardı.
Mutlu bir şekilde eve geliyordu ve bu anne babasını da mutlu ediyordu.
Dün oğullarının sevgilisi ile tanışmış ve onun evde kalmasını istemişlerdi, Yiğit için yer yatağı hazırlamışlardı ama Yiğit onlar odadan çıktığı gibi Emre'nin yatağına fırlamıştı.
Annesi yatağı sererken böyle olacağını da elbette tahmin etmişti.
Yine hiçbir şey bilmiyor edasında yere yatak sermişti.
Şimdi ise Emre aynadan dudaklarına bakıyor ve kırmızı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Bence o kadar belli olmaz ya, tamam hadi annemin mutfaktan seslerini duyuyorum yakında çağırır bizi."
Yiğit, Emre'nin yatağından aşağı indi ve kendisi için hazırlanmış ama asla yatmamış olduğu yatağı bozarak biri yatmış görünümü vermeye çalıştı.
Sonra aynanın karşısına geçerek saçlarını düzeltmeye başladı.
"Dur sevgilim ben yapayım."
Emre Yiğit'e yaklaşarak onun saçlarına şekil vermeye başladı.
"Sen bana sevgilim mi dedin az önce?"
"Hı? Dedim."
"Emre böyle şirin şeyler yapma seni öpesim geliyor."
Yiğit'in sesi biraz yüksek çıkmıştı ve bu onu korkutmuştu.
"Şhht Yiğit. Annem duyacak."
Yiğit banane diyen bir bakış attıysada yine de sessiz olmuştu.
Sevgilisi hala saçlarını düzeltmekle meşguldü. 
Ve Yiğit onu izlemekle. Saçlarını düzeltmesi bittiğinde artık odadan çıkmışlardı.
Annesi sofrayı hazırlamakla meşguldü. Babası ise gazete okuyormuş görünümü vermeye çalışıyordu, ama şüpheci hareketleri var mı diye bakıyordu.
Dün gece bir şey yapmışlar mıydı?
Bir an kafasını sallayıp oğlan babası olduğunu düşünmeye başladı.
Ama nedense kız babası triplerine girmeye başlamıştı.
Şimdi odadan yeni çıkan aşıklara gazetenin üstünden ağrı bakıyordu.
Ama onların sofraya geçişini görünce oda ayağa kalkıp sofraya geçti.
"Oğlum ekmek kalmamış da bi koşup alsana."
Emre aşina olduğu bu sese artık itiraz edemeyeceğini biliyordu, ne zaman itiraz etse zaten annesi "İyi ben gideyim o zaman." diyordu. E bu yüzden de kendisi artık direk gidiyordu.
Şimdi ise masadan kalkıp ekmek almak için bakkala doğru yola çıktı.
Arkasında ailesi ile bıraktığı Yiğit ise gerilmişti.
Çünkü Emre'nin babası kaşları çatık bir şekilde kendisine yaklaşıyordu.
Yutkundu.
"Bak Yiğitciğim."
Tam karşısına geçti, Yiğit ona biraz daha dikkatli baktığında Emre'ye çok fazla benzemesine şaşırdı.
Emindi ki Emre yaşlandığında aynı böyle olurdu.
Kaşları çatık sevdiği kişinin babasına korkak bir eda ile baktı.
"Dün seninle konuşmak istedim ama hemen yatıp uyudunuz."
Uyudunuz kelimesini biraz bastırmıştı.
"Emre seni severken çok acı çekti biliyorsun değil mi? Mesela..."
Babanın omuzları düşmüştü, kaşları artık çatık değildi ve bakışları da donuktu.
"Mesela, geceleri ağladığını çok duydum. Anlat dedim anlatmadı, sustu. Hep sustu. Bazen yemek yemedi, elimizden geleni yaptık ama kimse onu senin gibi iyileştiremedi.
Ama şimdi çok mutlu, bana bir söz vermeni istiyorum evlat. Sakın onu bir daha üzme olur mu? Hep gülmesini sağla. Bir gün onu sevmeyi bırakırsan bile onu hep mutlu et olur mu? Söz mü?"
"Söz."
Yiğit'in gözleri dolmuştu.
Ona daha önce çok acı verdiğini biliyordu ama artık yaraları sarma vaktiydi.
Hayatını onu mutlu etmeye adayacaktı.
Söz verdiği gibi sözünü yerine getirecekti.
O göz yaşlarını geri göndermeye çalışırken bir kol kendisini çektmişti.
Emre'nin babası kendisine sarılıyordu.
"Emre'yi mutlu ettiğin için teşekkür ederim. Seni sevdim. Damadım olacağını hiç düşünmezdim aslında ama bir tane daha oğlum olması çok iyi."
Baba gerçekten mutluydu, oğlunu mutlu gördüğü şu bir ay çok mutluydu.
Bunun sebebi olan kişiye de saygı duyuyordu.
Kayınbabasının kollarından ayrıldığında güldüğünü ve Emre ile aynı yerde olan gamzelerin ortaya çıktığını gördü.
Kayınvalidesi ise gözleri dolu bir şekilde bakıyordu.
"Sen bizim oğlumuz gibisin artık, istediğin zaman bizimle konuşabilirsin. Biz senin annen baban sayılırız."
Yiğit de gülüyordu.
Hepsi gülüyordu.
Bakkaldan elinde ekmekle gelen Emre ise anlamaya çalışıyordu, ama onları mutlu görmek çok güzeldi.
Hepsi huzurlu hepsi mutlu.

Son



Günlük •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin