"Sahte" 29

7.8K 618 278
                                    

Pazar 13:40

Belki yirmi dakika bekleyeceğini biliyordu ama yine de geldi.
Yine de yirmi dakika önce geldi.
Bu park 'eski' arkadaşları ile arada buluştuğu, takıldıkları bir yerdi.
Çok büyük olmasa da, fazla küçükte değildi.
Kendisine bir bank bulup oturdu. Yirmi dakika erken gelmesine rağmen ikide birde saatine bakıyor ve birinin kendisini dürtmesini ve bir şekilde onun olduğunu anladığı kişi sırt çantasının içindeki günlüğü vermek istiyordu.
Bu emaneti fazla saklamıştı, şimdi sıra sahibine verme vaktiydi. Gelmeyeceğinden her ne kadar korksada, günlükten tanıdığı kişi gelirdi.
Günlükten fazla tanımamıştı onu ama yine de geleceğini hissediyordu.
Etrafta gözlerini gezdiriyordu, fazladan olan yirmi dakikanın beş dakikası geçmişti bile.
Arada gökyüzüne bakıyor, derin derin nefesler almaya çalışıyor ve kendisini sankinleştirmeye çalışıyordu.
Onunla tanışmak, onunla göz göze gelmek nasıl hissettirir diye düşünüyor ve vücudu kasıldıkça düşünmemeye çalışıyordu.
Fazla gerildiği için bacağını sallıyordu.
Bekliyordu.
Ve bekliyordu.

14:09

Hala beklemeye devam ediyordu. Günlüğün gerçek sahibi hala bir yerlerde koşarken Yiğit'in yanına biri yaklaştı.
Ve genci arkasından hafifçe dürtü. Yiğit nefesi kesilerek, ve büyük bir titreme ile arkasını döndü.
Karşısındakini görünce biraz şaşırmıştı, çünkü böyle hayal etmemişti.
Gözleri mavi, saçları fazla şekil, hafif kaslı denilebilecek bir tipti.
Boyu da Yiğitle neredeyse aynıydı.
Bakışlarını onunla birleştirdi.

"Yiğit?"
"Sen misin? Yani günlüğün sahibi sen misin?"
"Evet."
Yiğit içten bir şekilde gülümsedi.
Karşısındaki genç ise içten olmaya çalışan ama yapmacık bir gülüşle güldü. Tabi bunu Yiğit anlamış değildi.
"B-ben seni daha fazla tanıyabilir miyim? Lütfen."
"Bunun için geldim ya."
"Neden uzun zaman ortaya çıkmadın?"
"Korktum."
"Artık korkma ve yalvarırım sessizliğinde boğulma artık."
Karşısındaki genç ne diyeceğini bilemedi. Tabi bilemezdi.
"Adın ne? Günlükte bir kere bile adını yazmamışsın."
"Bora."
Yiğit gülümsedi.

14:33

"Seni o kadar çok aradım ki."

Yiğit gence sarılmadı ama o kendisine direk sarılmak için hamle yapınca oda ona sarıldı.
Sanki bir şey eksikti. Ne bilmiyordu ama bir şey eksikti.
Bir şey eksikti.
Bundan emindi.
Bir şey eksikti.
Onda aradığı ama bulamadığı bir şey vardı. Ama bunu umursamadı. Sonuçta onu bulmuştu. Daha doğrusu öyle sanıyordu.
Onlar sarılıyorken günlüğün gerçek sahibi ne yapıyordu?
Neden gitmiyordu? Neden bağırıp çağırıp günlüğün gerçek sahibi benim demiyordu?
Doğru ya o onun olan bir şeye hiçbir zaman "benim" diyememişti.
Şimdi de demediği gibi.
Koşup, onları ayırıp, bağırıp çağırmadığı gibi hiçbir şeyde yapmadı.
Yanakları çoktan ıslanmıştı.
Sebebini anlamıyordu. Neden kendisi yerine başka biri gitmişti? Kimdi bu kişi?
Oda Yiğit'e mi aşıktı? Yoksa sadece zevk için mi gitmişti?
Bunu nasıl yapabilirdi? Bir kişinin özel hayatını nasıl çalabilirdi?
Bunu nasıl yapardı.
Anlamasını istedi. Yiğit'in anlamasını istedi.
Günlüğün sahibi olmadığını anlamasını istedi. Kendisini görmesini istedi.
"Buradayım bak." Diye haykırmak istedi. "Beni gör" diye bağırmak istedi.
"Gerçek olan" benim demek istedi.
Ama demedi, Yiğit'te anlamadı. Nasıl anlayabilirdi ki?
O günlüğün sahibini buldum derken, gerçek kişi sessizliğinde boğulmaya devam ediyordu. O ise sahte olan insana gözleri dolu bir şekilde sarılıyordu.
Bir şey eksikti ama ne?
Bora ona sarılırken sırıtıyordu.
İşte şimdi olmuştu.
İstedikleri tam yerindeydi. Birinin hayatını çalmak kolaymış diye geçirdi içinden.
Ayrıca Yiğit'in inanmasına da içten içe güldü.
Tabiki de bu fırsatı kaçırmayacaktım diye düşündü Bora.
Yiğit gibi yakışıklı biriyle sevgili olma ihtimalini elbette kaçırmazdı.
Elbette onunla beraber olabilme ihtimali onu deli etmişti.
Bu yüzden, yüzündeki o sırıtışla sarılmaya devam etti.
Bir gün kendisinin olacağına yemin edebilirdi. Elinde tuttuğu günlüğe bakıp daha fazla sırıttı.
İşte şimdi oyun başlayabilirdi.

Günlük •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin