Tak tak tak.
Meraklı anne ve baba kapıyı hemen açtılar. Saat geç olmuş ve tek oğulları hala gelmemişti.
Ama şimdi kapının çalmasıyla hem büyük bir heyecanla hemde büyük bir korku ile kapıyı açtılar.
Açtıklarında karşılaştıkları onların içini fazla acıttı.
Annesi oğlunu hemen içeri aldı ve kocası ile gözlerini birleştirdi.
"Salih?"
Oğlunu böyle görünce direk kocasına sığınmak ve bir şey yapmasını istemişti.
Emre donuk gözlerle odasına doğru gitmeye çalıştığında babası onu durdurdu. Artık konuşma vaktiydi. Onu kendi halinde bırakmaya çalışsalarda artık başka yolu yoktu. Emre hala donuk bir şekilde iken onu koltuğa oturtular.
Salih karısınına baktıktan sonra ondan oğullarına temiz kıyafet getirmelerini istedi.
Seher hemen kocasını dediğini yapıp oğullarına temiz kıyafetler getirdi.
Babası oğlunu odasına getirdi. Onunla bir bebek gibi ilgilenip temiz kıyafetleri giydirdi. Emre pek tepki vermiyordu, boş bakışlar ile bakıyordu. Babası oğlunun elini yüzünü de yıkattırdıktan sonra oturma odasına geri geldiler.
"Oğlum? Bana bak."
Annesi alçıda olmayan eli ile oğlunun yüzünü elleri arasına almıştı.
Emre bakışları annesi ile birleştirdi. Onun merhamet ile bakan suratını görünce yine gözleri yaşlandı.
"Anne ben yoruldum. Anne ben saklamaktan çok yoruldum.
Başka biri gibi davranmaktan çok yoruldum.
Kendim olmamaktan çok yoruldum.
Ben çok yoruldum.
Anne. Baba. Ben çok yoruldum."Babası yine aynı onun gibi birbirlerine kenetlemiş olduğu dudaklarını ayırdı.
"Konuş bizimle. Oğlum yalvarırım konuş bizimle."
"Çok yoruldum."
"Oğlum. Ben senin babanım. Anlat bize. Her şeyi anlat. Biz seni her şekilde seviyoruz."
"Korkmaktan da yoruldum."
"Korkma biz varız. Hiç bir şeyden korkma."
"Ya ben..."
"Anlat bize kuzum."
"Evet biz buradayız."
"Ben... Ben eşcinselim ve kendimi saklamaktan yoruldum. Kendim olmamaktan yoruldum. Yalan söylemekten yoruldum. Susmaktan yoruldum. Size yalan söylemekten yoruldum. Size anlatamamaktan yoruldum. Ben yoruldum işte."
"Biliyoruz."
"Ne? Nasıl?"
Boş bakışlarına biraz şaşkınlık eklemişti.
"Sen beni günlüğün elimde gördüğünde ilk defa elime almamamıştım. Oğlum çok özür dilerim. Ben günlüğünü okumak istemezdim. Özür dilerim."
"Oğlum, dünyada çok fazla homofobik var. Bence bu dünyaya yeter. Baban onlardan biri değil. Dünyadan tek isteğin gerçekleşti."
Emre bir süre sustu. Ne tepki vereceğini bilmiyordu, sevinmeli onlara sarılmalıydı ki bir süre sonra da öyle yaptı.
Sıkı sıkı sarıldı onlara. Bırakmasını istemiyor gibi, asla yanından gitmesin gibi.
Her zaman yanında olsunlar, her zaman arkalarında olsun gibi.
Evet çok yorulmuştu, yalanlardan, yapmacıklardan, saçmalıklardan.
Ciddi anlamda çok yorulmuştu.
Yalan söylemekten nefret ediyor olsa da hep buna mecbur kalmıştı.
Annesi oğlunun kafasını kucağına koyduktan sonra onun saçlarını okşamaya başladı.
Benzer saçlara sahip bir diğer kişi ise kafasını karısının omzuna koymuştu.
"Sen bizim her zaman oğlumuzsun. Her zaman seni seviyoruz. Elinde olmayan bir şey yüzünden sana bir şey deme hakkına sahip değiliz. Ayrıca kimi sevdiğin sadece seni ilgilendirir ama eğer çok acıtıyorsa unutmam gerekir bazen."
"Acıtıyor."
Annesi oğlunun saçlarını nazik bir şekilde okşamaya devam etti. Bir yandan da onların konuşmalarını dinliyordu.
"Bazen çok acıtır. Ama bazen de en güzel şey olur. Aşk budur, bazen kazandırır, bazen kaybettirir.
Bazen ilaç olur, bazen zehir.
Bazende bunların hepsi beraber olur. O yüzden sen kendi kendini ilaç yap. O zehir olsa da sen kendine ilaç ol."
Emre babasını dinlerken bir an küçüklüğüne gitti sanki.
Babasının ona masal anlattığı zamanlara, kafasını bir şeylere yormak zorunda kalmadığı zamanlardı.
O zamanlara geri dönmek istedi. Orada olmak, küçük bir bedende yaşamak istedi.
Büyüdükçe acılarda büyüyordu.
O hiç bir zaman büyümek istemedi ki zaten.
Büyüyünce çekecek acılar doğuyordu, aşık oluyorsun ve bir şekilde acı çekiyorsun.
Ama Emre'nin biraz farklıydı, sahip olduğu şeye 'Benim' diyemiyordu. Bu çok sinir bozucuydu. Merak etti. Şu an ne yapıyorlardı?
Yiğit Bora'yı düşünüp gülümsüyor muydu?
Bora ise Emre'nin günlüğünü mü okuyordu?
Bunları düşünürken aynı zamanda babasını dinliyordu. Ama artık bedeni çok yorgun düşmüştü. Bu yüzden annesinin kucağında o saçlarını okşarken uyuya kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük •bxb•
Novela Juvenil"Yiğit okulda bulduğu günlüğü merak ederek okumaya başladı. Ama bu günlükte bahsedilen tek şey bir erkeğin kendisine hayran bırakacak derecede aşık olmasıydı. Bu kişi kimdi?"