Sessiz Sesin

302 25 38
                                    

《Bu kitap acupofcoffe412 'e ithaf edilmiştir.》

Okuduğum kitaba dalmışken mutfaktan gelen kırılma sesleri irkilmeme neden oldu ve de endişelenmeme.

"Seok?"

Yatar vaziyette olduğum koltukta doğruldum. "Lütfen ciddi bir şey olmasın." diye yalvarıyordum içimden. Bilmiyordum, belki de onun hakkındaki en ufak şey bile beni çok endişelendiriyordu. Basit bir şey olmalıydı, sadece mutfağa gidecek ve ikimize de birer fincan kahve getirecekti. En azından bana öyle söylemişti.

"Seok Jin?"

Kitabı masaya bıraktım, kalktım. Bir şey onu korkutmuş muydu? Kapıda belirmesini ve sorun olmadığını anlatmasını bekledim ama o gelmedi.

"Seok Jin. Beni korkutuyorsun."

Ciddi bir şey olup olmadığını bilmiyordum ama tam şu anda ona bakmam gerektiğini hissediyordum. Hızlı adımlarla mutfağa gittim. Yerde kırılan bardaklar ve biraz ötede de Seok Jin vardı. Orada duvarın bir köşesine sinmişti, dizlerini karnına çekmiş ve başını kolları arasına saklamıştı. O titriyordu.

"Seok Jin."

Yanına gittim ve kollarını yüzünden çekmek istedim, bana vurdu. Ellerini ellerim arasına almaya çalıştım ama tırnaklarını bana batırdı. Evet, artık emindim. O yine korkmuştu. O ellerimden kurtulmaya çalıştıkça ellerini daha da sarmaladım. Yumuşak bir ses tonuyla konuştum.

"Seok sorun nedir? Neden korkuyorsun? Seok Jin. Bana bak. Neden korkuyorsun?"

Beni düşman olarak algılamayı bırakıp camı işaret etti. Bana döndü. Yine iş sessiz sinemaya kalmıştı.

"Ne oldu? Birini mi gördün?"

Reddeder bir biçimde kafasını şiddetle sağa sola salladı ve parmaklarını kafasına götürerek taklit yaptı.

"Kedi mi?"

Tekrar kafa salladı. Bu ufak şeyleri aştığını sanmıştım. Önemli değildi. Korkularını yavaş yavaş yeneceğine emindim. O küçük çocuk değildi artık. Güçlüydü, üstelik ben de yanındaydım. Korkularını yenecekti.

"Çok mu korkuttu seni?"

Gözleri dolmaya başladı. Kafa salladım.

"Hayır, hayır Seok. Bir şey yok. Bir şey yok."

Bir anda bana sarıldı. Saçlarını okşadım.

"Sorun değil. Bir şey yok tamam mı?"

Beni onaylamadı.

"Bana bak."

Kollarını yavaşça vücudumdan ayırıp benden ayrılmasını sağladım. Baş parmağımla göz yaşlarını sildim ve ellerini tuttum.

"Şöyle yapalım. Beraber güzelce kahve hazırlayalım ve battaniyenin altına girip film izleyelim."

Teklifim hoşuna gitmişti. Bana sorgular gözlerle baktı. Gülümsedim.

"Evet Seok, en sevdiğini. Olur mu?"

Kafasını salladı ve gülümsedi. Önce kendim kalkıp sonra da ellerinden tutarak onu kaldırdım. Daha sonra yere dökülmüş kahveye ve kırılan fincanlara baktım. Yeri görünce yüzü soldu. Endişeyle bana döndü.

"Hayır, sorun değil. Burayı güzel güzel sileceğim tamam mı? Hiç bir şey kalmayacak."

Neden endişelendiğini anlıyordum ve bunu anlamak beni korkutuyordu.

Your Silent VoiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin