Soğuk Gece Kadar Sıcak

79 11 52
                                    

Ama ondan bir şey saklayamazdım. Ne de olsa başkalarının önüne serdiğim acı hayat ona aitti.

"Ben ona her şeyi anlattım Seok Jin. Sana ne kadar yanlış davrandığını anlattım ona. Anlamayacaktı belki ama bana başka çıkar yol bırakmadı."

Seok Jin'in derin yüz ifadesinde onaylar bir ton vardı. Hak vermişti bana. Yavaşça bana sarıldı.

"Ne söylersem söyleyeyim kelimeler yaranı deşecek gibi geliyor bana. Susturmalı mıyım onları? Yoksa konuşmalı mıyım?"

Seok Jin:

İşte bu sefer cevap nedir bilmiyordum. Ama yine de her türlü ses, sessizlikten daha iyiydi benim için. Zaten bütün ömrüm boyunca sessizliğe mahkumdum, en azından ara sıra bir şeyler duymalıydım. Dudaklarımı araladım, nasıl bir şey unutmuştum. Yıllardır aynı senaryoydu. Konuşabildiğim zamanlara ait anılarım silik silikti. Onlar da elimden alınmışlardı işte. Nasıl bir ses tonum vardı? Ya da konuşmayı nasıl becerebiliyordum?

"Biliyorum sevgilim, sessizliğe mahkum olmak yakıyor canını. Suskunluk nedir iyi biliyorsun hatta bundan da öte. Ama beni de bitiriyorlar, yoruyorlar beni. Konuşacak gücüm kalmıyor."

Elimle çenesini tuttum ve gözlerinin içine baktım. Ne anlatmak istiyordum: "Seni yorduklarını biliyorum, seni yorduğumu da biliyorum. Ama senin konuşmaktan yorulduğun kadar ben de susmaktan yoruluyorum. Sen sessizliğe bürünebilirsin ama benden tek bir inilti bile çıkmıyor. Sen de susarsan nasıl güçlü kalacağım ben?".

Belki anlamıştı, belki de sadece kendini şu ana kaptırmıştı. Ben anlatamamıştım ama o kendine düşen görevi yerine getirebilirdi belki. Ama eminim ki onu yorduğumu düşündüğümü bilse bana kızardı. Ama haksızlık etmiş olurdu, belliydi çünkü. Bunu anlamak için üstün bir yeteneğe gerek yoktu.

Yoruyordum onu, korkularımla, saçmalarımla, acılarımla, kırıklarımla... Benim yerimde başka biri olsaydı ona şüphesiz bundan daha güzel bir hayat sunardı. Ama o beni seçmişti. Herkes beni redderken o kapılarını sonuna kadar açmıştı bana. Neden böyle yapmıştı? Neden hayatını mahvetmişti? Ona çıkardığım zorlukların suçluluğu yetmiyormuş gibi bir de sürekli benimle uğraşması gerekiyordu.

Çünkü ondan başka kimse beni sakinleştiremiyordu, üstelik zayıftım. Kalbim küçük bir söze bile kırılabiliyordu, göz yaşlarım akmaya yer arıyordu, etraf beni incitecek bir dolu şey barındırıyordu, bazen havada savrulan kuru yapraktan bile korkabiliyordum, ayrıca korkunca da ona zarar veriyordum.

"Neden hayatını benimle mahvettin?" dercesine suçluymuş gibi baktım gözlerine. Evet suçluydu. Geleceğini böylesine hiçe saymamalıydı. Herkese uyup beni salakça bir yere yatırıp ara ara ziyaretime gelebilirdi, sokaklara da atabilirdi, olmadı benim için küçük bir yer ayarlayıp orada kalmamı söyleyebilirdi. Ama benimle yaşamayı seçti, suçluydu o. Kahkahalara boğulmak varken göz yaşlarını seçti.

"Bakma bana öyle sevgilim. Seninle beraber olmak, hayatımın tek doğrusuydu. Bana yanlış yapmışım gibi bakma. Suçlama beni. Suçluyum ama suçumun bedeli bir ödül. Ödülüm sensin. Ya birlikte olamasaydık? Hiç bunu düşündün mü? İnan bana Seok Jin, seninle olmak sensizlik kadar yaksaydı ben yine seninle olmayı seçerdim."

Galiba diğer saçma insanlar umrumda değildi. Beni üzen sadece sorunlarımla onu yormak ve sürekli sorun çıkartmaktı. Ama haklıydı. Her şeye rağmen birlikteydik. Ve sanırım birlikteysek bu büyük sorunları önemsememeliydim. Ona tekrar sıkıca sarıldım ve bir süre öyle kaldık. Her şeye rağmen, güzeldi. Her şeye rağmen...

Namjoon:

Bir süre daha öyle kaldıktan sonra geri çekildi ve göz yaşlarını sildi. Ona uydum. Eğer bu gün üzülmemizi istemiyorsa ben de onu mutlu etmeye çabalardım.

Your Silent VoiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin