Yakışmayanlar

49 7 77
                                    

Seok Jin:

Akşam için bir iki atıştırmalık hazırladım. Ben pek aç değildim zaten. Namjoon da mutfağa yirmi dakika falan önce girmeme rağmen dibimde bitmemişse aç değildi. Bunu düşünmek gülümsememe neden oldu. Namjoon güzel bir ev arkadışıydı. Ama sanırım beni daha çok nasıl bir hayat arkadaşı olduğu ilgilendiriyordu artık. Her neyse, dert değildi. Ben zaten onun mükemmel biri olduğuna emindim. O yüzden her role fazlasıyla yakışıyordu. Masayı hazırladıktan sonra Namjoon'u çağırmak için yukarı çıktım. Proje ödevlerini hazırlıyordu. Beni yalnız bırakmamak için yanımda kalmayı teklif etse de ödevleri bitirmesi için ısrar etmiştim. Bayan Eva'yı suçlamıyordum. Ve ona kırgın da değildim. Sadece beni böyle görmesi üzmüştü.

Sürekli korkarak etrafımı kötü etkilediğimi ve insanları rahatsız ettiğimi biliyordum ve bundan hoşlanmıyordum ama elimde değildi. İrkilmem dışında eğer bir kez titremeye başlamışsam duramıyordum. Bir şey aniden olmuşsa bu beni korkutuyordu ve bana anılarımı hatırlatan şeyler de beni uzun yıllar önce olmasına rağmen asla unutamadığım o geceye sürüklüyordu. O geceye sürüklendikten sonraysa hiçbir şey iyi gitmiyordu. Namjoon bana sarılana kadar.

Kapıya vurdum ve "Gel." demesiyle içeri girdim. Bazen bir şirketin ceosu gibi tavırları oluyordu ve bu benim hoşuma gidiyordu. Güldüm.

"Neye gülüyorsun öyle?"

"Bu bir sır." dercesine sinsi sinsi gülümsedim.

"Yaa şu an bunu bir avantaja çevirdin. Ama öğrenmek istiyordum."

Pantolonumun arka cebinden küçük not defterimi çıkardım ve masanın üstünden kalemi alıp "Evrakların arasına gömülmüş bir şirket ceosu gibi davranmana gülüyorum." yazdım. Kalemi tekrar masanın üstüne koyup kağıdı koparttıktan sonra defteri tekrar cebime tıktım. Kağıdın boş tarafını ona gösterdim.

"Kovalamaca."

Hafifçe baş salladım ve gülümseyerek açık kapıdan koridora çıktım.

"Yaa bu haksızlık! Sen önde başladın!"

O da peşimden koştu. Mutfağa gelene kadar ondan kaçtım ve nefes nefese mutfağa ulaştığımızda tezgaha dayandım.

"Ya hâla gülüyorsun bari kağıdı ver de öyle zaferini kutla."

Masayı işaret ettim.

"Bu gece tüm işlerini yaptırdıktan sonra vermeyeceksin herhalde."

Ona göz devirdim ve kağıdı eline tutuşturup masaya oturdum. Kağıdı okuduktan sonra o da karşıma geçti.

"Öyle mi davranıyor muşum ben?"

Omuz silktim.

"Bu ne şimdi? "Evet apaçık ortada duruyor." mu yoksa "Bilmiyorum bana öyle geldi." mi?"

Önce ilk söylediğini seçer gibi işret parmağımı kaldırdım.

"Birincisi?"

Sonra da diğer işaret ve orta parmağımı kaldırdım.

"İkincisi?"

İki elimi de birbirime dayamamla mızmızlandı.

"Üçüncü bir seçenek yok ki. İkisinin birleşimi falan mı? Seni anlamıyorum Kim Seok Jin."

Defterimi çıkarıp masanın üstüne koydum Namjoon ona bir cevap veririm umuduyla yanındaki sandalyenin üstünde duran kalemi bana uzattı. Bazen orada burada bir şey bırakması benim işime yarıyordu. Kağıda "Ben de anlatmıyorum zaten." yazdım.

Your Silent VoiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin