problem

3.1K 286 267
                                    

"Slytherin'in Yüce Buz Prens'i  Draco Malfoy'un kalbinin buzlarını eriten ilk kişi olabilirsin Harry, tebrikler." Hermione imalı bir şekilde konuşarak dalga geçti ve kıkırdadı. Kimse fark etmemiş olabilirdi ama genç cadı ikisi arasındaki çekimi görüyordu. Harry de elinde sonunda öğreneceği için ilişkilerini ondan saklamaya uğraşmamıştı. Aslında tam olarak bir ilişkileri de yoktu. Draco ile konuşmuşlardı ve Harry ne derse desin Draco onunla birlikte olmanın tehlikeli olacağını söylemiş ve Harry'i  reddetmişti.

Harry başta sinirliydi. Ama sonra Draco'nun ona anlattığı şeyleri düşündü. Draco'nun hikayesini dinlediğinde kendi başına gelen şeylerin çok kötü olmadığını düşündü.
Ona karşı bencil olmamalıydı. Biriyle yakınlaşmak Draco için zordu. Harry'i onun iyiliği için reddetmişti ve reddederken ne kadar kederli olduğunu görmüştü. Ne kadar böyle düşünmeye çalışsa da hala Draco'yu erkek arkadaşı olarak istiyordu. Ondan gelen her zarara ve acıya hazırdı ama Draco bunu anlamıyordu.

Sevgili olmasalar bile Harry aralarında bir bağın olduğunu hissediyordu. Nasıl hissetmesin ki? Normalde hiçbir derse girmeyen  Draco artık ortak olan her derslerine giriyor ve sürekli Harry'e bakıyordu. Bakışları buluştuğu anda hafifçe gülümsüyor ve Harry'nin yanaklarını kızartıyordu. Bu ilginin hoşuna gitmediği söyleyemezdi ama Draco'nun yanında olup ona gülümseyen dudaklarını öpmeyi tercih ederdi.

"Artık Draco'dan konuşmasak olur mu? Tüm gün zaten aklımda. Biraz daha konuşursak sanırım çıldıracağım." Hermione yeniden güldü ve başıyla onayladı. İkili büyük salona geçerken Draco onları uzaktan izliyordu.

Draco'nun hobileri arasında kitap okumak, kendinden nefret etmek , her şeyden nefret etmek ve yeni favori hobisi ;Harry Potter'ı izlemek vardı.

Harry'i reddederken kendinden nefret etmişti. Harry dünyanın ona 'bu sana son iyiliğim Draco Malfoy, bunu da berbat etme'  diyip yolladığı bir hediyeydi. Hep onu sevecek birini istemişti ve bunu sonunda elde etmişti, hem de hiçbir şey yapmayarak.

Üzgünüm Harry. Duygularımız karşılıklı olsa bile benim gibi biri seninle birlikte olamaz. En azından kendimi kontrol edebilinceye kadar.

Tanrıya şükür, Harry aşırı tepki göstermemişti. Tüm bu yaşananlar onun için de biraz fazlaydı ve onun da zamana ihtiyacı vardı. Üzgün ve biraz sinirli bir şekilde anladığını söylemişti ve odasından geri dönmemek üzere çıkmıştı. Acaba gerçekten anlıyor muydu? Sevdiği çocuğu reddetmek zorunda olması gerçeğinin ne kadar acı olduğunu biliyor muydu?

Draco bir an onu tamamen kaybettiğini sandı. Bu yüzden onu her yerde izlemeye ve kendini ona göstermeye çalıştı. Derslerde onu izleyerek bir nevi hey ben buradayım, seni unutmadım Harry! demeye  çalışıyordu. İşe de yarıyordu, Harry ne zaman Draco'nun ona baktığını görse kıpkırmızı oluyordu.

Bu böyle devam etti. Uyan. Derse gir. Harry'i izle. Kendinden nefret et. Uyu. Ve yeniden. Bir süre sonra bundan çok yorulmuştu. Harry onun için kanındaki zehiri temizleyen ilaçtan onu yavaş yavaş öldüren bir zehire dönüşmüştü. Ulaşamamak onu delirtiyordu, ondan vazgeçmesi gerekiyordu. 

Kendine o kadar sinirliydi ki. Sadece normal olabilseydi. Bu lanet olası şeyden kurtulabilseydi, en azından kontrol edebilseydi. Belki o zaman ilişkilerinin bir şansı olurdu.  Asla olamayacakları gerçeğini ne kadar acıtsa da kabullenmesi gerekiyordu. Draco artık acısını hafifletmek için kendini yalanlara inandıramazdı. Asla sevilemezdi ve sevgisi karşılık bulamazdı. Böyle bir hakkı yoktu.

Bu yüzden yine odasından çıkmamaya başladı. Tüm gün yatağında uzanmaktan başka bir şey yapmıyordu. Uyumuyordu. Düşünceleri ve anılarıyla savaşarak güne başlayıp, günü bitiriyordu. Birkaç kez Dumbledore ziyaretine geldi. Draco her zamankinden daha berbattı ama hiçbir sorununun olmadığını hakkında yalan söyledi.

Bir sorunu vardı. Sorun kendisiydi ve bu kendi çözemeyeceği, aynı zamanda da yardım kabul edemeyeceği kadar tehlikeli bir sorundu.

--------------

Harry sorunun ne olduğunu anlamıyordu. Draco haftalardır yoktu. Başına bir şey mi gelmişti yoksa yeniden kaçıyor muydu? Onu görememek gününün kötü geçmesine neden oluyordu. Derslerde onu izleyen bir çift gri gözü özlemişti. Nikotin krizine girmiş bir bağımlı gibi hissediyordu.

En azından bu sıralar dikkatini biraz da olsa Malfoy'dan uzaklaştıracak bir arkadaş edinmişti. Herkesin gözdesi Cedric. Açıkçası ne ara arkadaş olduklarını anlamamıştı bile. Çocuğun sıcak davranışları kısa sürede arkadaş olmalarına ve koridorlarda gezinmelerine neden olmuştu.

Cedric ona karşı fazla sıcaktı. Harry amacını fark etmişti. Aşk konusunda biraz aptaldı ama Cedric'in ona karşı bariz ilgisini göremeyecek kadar aptal değildi.

Draco'yu tüm kalbiyle seviyordu. Ama Draco aynı zamanda kalbini acıtıyordu. Belki de onu unutmalıydı ve belki de Cedric onu unutmak için tek şansıydı.

Bu yüzden çocuğun sıcak davranışlarını reddetmedi. Anlamıyormuş gibi aptalı oynadı ve Cedric'e uyum sağladı. Yaptığı şey yanlıştı, duygularıyla oynuyordu, biliyordu ama Draco'yu o kadar çok özlemişti ki ve bu canını o kadar yakıyordu ki bir şekilde kanayan karasını kapatması lazımdı. Madem Draco ona yardım etmiyordu, o zaman başkasından yardım isteyecekti.

Ah, kimi kandırıyordu ki? Ne zaman Cedric'e baksa aklına Draco'nun parlayan gri gözleri geliyordu. Draco onun hiç değişmeyecek saplantısıydı ve ne yaparsa yapsın bu böyle kalacaktı.

I C E P R I N C E |drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin