nightmares

5.2K 357 258
                                    

Kımıldayamıyordu.

Hapsolduğu oda büyüktü ve sadece mum ışıklarıyla aydınlanıyordu. Fısıltılar odada dolaşıyordu. Yerde kalemle çizilmiş çeşitli semboller, çizgiler vardı. Draco hiçbirine anlam verememişti. Eski dilde bir ayin olduğunu düşünüyordu.

Buz gibi yerde yarıçıplak bir şekilde yatıyordu. Birkaç dakika sonra enjekte edilen şırınga vücudunun kaskatı kesilmesine neden oldu. Hareket edemiyordu. Düzgün düşünemiyordu. Korkuyordu.

Buğulanmış görüşüyle etrafında toplanmaya başlayan insanları- en azından insan olduğunu düşündüğü varlıkları görmeye başladı. Hepsi siyah figürlerdi. Tabii, ölüm yiyenler. Draco nasıl bu hale geldiğini yavaş yavaş hatırlamaya başladı.

Asalarını çıkarıp Draco'nun anlamadığı büyüler söylemeye başladılar. Renkli renkli büyüler şimşek gibi çakıp üstünden geçip çarpıştı. En sonunda hepsi Draco'yu hedef alarak asalarını öne doğru tuttular. Kulakları acımaya başladı. Baskılanıyor, hava sanki onu eziyormuş gibi hissediyordu.

Tam önünde bir figür belirdi. Herkes gibi onun da üstü siyah bir pelerinle örtülüydü. Başta kim olduğunu anlayamadı ama adamın parmağındaki yüzüğün babasına ait olduğunu biliyordu.

Babası kollarını yukarı kaldırdı ve yüksek seste birkaç sözcük söyledi. Draco yine hiçbir şey anlamıyordu. Babası tabii ki burada olacaktı. Onu bu iş için öneren de babasıydı. Ne kadar sadık ve destekleyici olduğunu kanıtlamak için çocuğunun bir ölüm makinesine dönmesini seve seve kabul etmişti. Bir onur olarak görmüştü bunu.

Anlık hissettiği acıyla babası hakkındaki düşünceleri kesildi. Daha çok baskılanıyordu. Nefes almak gitgide zorlanmıştı, üşüyordu ve ölüyormuş gibi hissediyordu. Sanırım yakında ölecekti de.

Etrafı tanımlayamadığı bir şey kapladı. Asaları hala Draco'ya çevriliydi ama geri çekildiler, sanki korkuyormuş gibi. Draco yine siyah bir figür gördü fakat bu seferki diğerlerinden farklıydı. Yeni gelen adam, geri çekilmeyen tek kişi olan babasıyla konuşmaya başladı. Sesi nasıl benzetti bilmiyordu ama Draco'ya yılan gibi gelmişti.

Adam asasıyla bir portal açtı. Etraf kat ve kat soğudu. Daha sonra ölüm sessizliği çöktü. Draco bir şeyin süründüğünü duydu. Daha sonra bacağına dokunduğunu hissetti. Dokunduğu yer donuyordu. Bıçak sokuluyormuş gibi hissetti. Acıyla bağırmak istedi ama ağzından hiçbir şey çıkmadı. Ne olduğunu hala bilmediği şey vücudunda sürüne sürüne göğsüne çıktı ve Draco'ya baktı.

Bir yılan. Ne kadar ironik. Kocamandı ama ne kadar uzun olduğunu göremedi. Yılan bembeyazdı ve pulları açık maviyle işlenmişti. Parıldıyordu ve buz gibi bir his uyandırıyordu. Farklı olan tek rengi gözlerinin kırmızımsı olmasıydı. Sanki kanlanmıştı. Yılan ağzını açtığında ağzının da kıpkırmızı olduğunu gördü. Mavi dili ona doğru tıslıyordu. Dişleri yılanınkine benzemiyordu. Sıra sıra uzun dişleri vardı ve oldukça kesici görünüyordu.

Bakışmalarından sıkılan yılan geriledi. Yüksek bir tıslamayla Draco'nun kalbini hedef aldı ve tüm dişlerini geçirdi.

Açıkçası garip bir histi. İçi yanıyordu, alev almıştı. Aynı zamanda donuyordu. Bağırmak, ayağa kalmak, yılanı savurmak istedi ama parmağını bile oynatamadı. Sadece kasıldı. Nefesi kesildi. Kalbi sökülüyordu. Yeniliyordu. Canlı canlı.

Sonunda etraftaki figürler yılana doğru hedef aldı ve çeşitli büyüler yeniden havada süzüldü. Birkaç saniye mi, dakika mı,yoksa saat sonra mı Draco hatırlamıyordu ama yılan donup parçalara ayrıldı ve Draco'nun üstüne buz parçaları yağdı. Vücut kontrolünü geri kazanan Draco derin bir nefes aldı. Daha fazla nasıl acı artabilir bilmiyordu. Her tarafı koyu kırmızı kandı. Kendi kanıydı.

Daha fazla dayanacak hali kalmamıştı. Acı çığlığı bile atamadı. Sadece gözleri kapandı.

I C E P R I N C E |drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin