Yolculuk

34 2 2
                                    

Uyandığımda Rakan bana sarılarak uyuyordu. Evet beklemiyordum da yavaşça çekilip ayağa kalktım ve evden dışarı çıktım. Gökyüzüne baktım siyah bulutlar hala duruyordu. O sırada ağacın altındaki minik tavşandan bir ışık çıktığını gördüm. Işık gökyüzüne giderken kırmızıya dönmüştü ve bulutla birleşmişti. Büyüler çalınıyordu. Eve girip Rakan'ı uyandırdım.

"Hey Rakan, uyanmalısın çabuk! Burası yok oluyor!"

Rakan şokla uyanıp bana baktı. Ne olduğunu sorduğunda demin gördüklerimi anlattım. Gidip giyinmem gerektiğini söylediğinde hızlıca odaya gidip elbisemi giyindim ve şapkamı kapadım. Beraber evden çıktık. Rakan'ın uykusu da yeni yeni açılıyordu. Beraber ormanın derinliklerine doğru yürürken bir kızın ağlama seslerini duyduk. Ben hızla sesin geldiği yöne koşmaya başlarken Rakan da peşimden geliyordu. Kızı bulduğumuzda yaralar içindeydi. Ona yaklaşmaya çalıştığımda hızla bana dönmüştü. Geriye doğru korkuyla çekildiğinde kötü olmadığımı anlatmaya başladım. En sonunda onun önüne eğilip yaralarına baktım.

"Adın ne?"

"N-neeko."

Ona şefkat ile gülümsedim. Yaralarına göz attığımda annemin bana verdiği şekerler aklıma gelmişti. Aslında bir tür erikti ama şeker gibi tadı vardı. Neeko'ya belimdeki ufak çantadan bir şeker çıkartıp uzattım. Neeko şekeri alıp yediğinde yaraları iyileşiyordu. Gülümseyip elimi uzattım. Elimi tutup kalkarken o da bana gülümsedi. Beraber Rakan'a gittiğimizde Rakan'da bizimle beraber ilerlemeye başladı. Uzunca yürüdükten sonra havanın karardığını fark ettiğimizde yatacak rahat bir yer aramaya başladık. Şimdiki sorunumuz ısınmaktı. Hiç bir şey yoktu ateş yakabilecek. Neeko birden gülümseyerek bir fikir öne sürdü.

"Ben ortaya yatacağım önce daha sonra Xayah sen arkadaki tüylerinle üçümüzü önce kapatacaksın. Rakan senin tüylerin büyük zaten sen de ikinci kat olarak üçümüzü kapatmalısın böylece tüyleriniz bizi ısıtabilir!"

Bir süre düşündüm. Mantıklı gelmişti ama utanmıştım da. Büyük yapraklar bulup yere yatacağımız kadar serdik ve uzandık. Ardından sırtımdaki tüyleri üçümüzün üstüne örttüm. Rakan da örttükten sonra gerçekten ısınmıştık. Neeko bana dönüp gülümseyerek onay işareti yaptığında utanç ile gözlerimi kapayıp uyumaya çalışmıştım.

Sabah uyandığımda kimse uyanmamıştı. İkisini de uyandırmadan önce yemek aramak için biraz etrafta dolaştım. Sonunda bir bahçeye gelmiştim. Bahçeye gizlice girip birkaç meyve kopardım. Tam kaçacakken evin balkonundan bağırma sesi duydum. Daha sonra omzuma gelen keskin acı.. düşürdüğüm meyveleri tek elimle hızla toplayarak kaçmıştım. Yanlarına vardığımda gücümün sonunu kullanıyordum. Meyveleri zarar görmemeleri için ileriye doğru fırlatıp yere düştüm. İkisi de seslere uyanmışlardı. Omzumdaki kanı ve oku gördükten sonra Neeko korkuyla ağlamaya başlamıştı.

"Hey N-Neeko s-sakin olm..alısın.. b-ben iy..iyim."

Zorla ağzımdan çıkarabildiğim kelimelerle Neeko'yu sakinleştirmeye çalışıyordum. Rakan o sırada omzumla ilgileniyordu. Onun da elleri titriyordu. Tekrar bağırma sesleri duyduğumda hızla Rakan'a döndüm. Nefesimi çekip bir anda konuşmaya başladım.

"Beni burada bırakın. Neeko'yu al ve kaç. Köye dönün köyde buluşalım."

Hızlıca dudaklarını öpüp geri çekildim. Rakan yalvarıyordu gitmemek için. Gülümseyip tekrar söze başladım.

"Buluştuğumuzda devamını getirelim tamam mı? Hadi git."

Rakan benden ayrılarak hızlıca Neeko'yu sırtına aldı ve koşmaya başladı. Bağırma sesleri yaklaşırken oku sırtımdan bir anda çıkarıp şekerlerden bir tanesini aldım ve ağzıma attım. Yaranın kanaması durmuştu. Bu bile yeterli olurdu benim için şuanlık. Ayağa kalkıp seslerin geldiği yöne döndüm.

"Seni şeytan. Demek buraya kaçtın."

Adam elindeki bıçak ile bana doğru yürüyordu. Gülmeye başladım.

"Her bahçenden meyve çalana böyle mi yaparsın?"

"Çalan kişi senin gibi bir yaratıksa evet. Kim bilir başında ne kadar ödül vardır."

"Aah senin kelleni alıp evime süs olarak koymak isterdim fakat üzgünüm pis domuzları sevmiyorum."

Dedikten sonra elimde birkaç tüy oluşturdum adam korkuyla bana bakıyordu. Elindeki bıçağı bana doğru fırlatıp kaçmaya başladı.

"Yeterli değil."

Hızlıca adamın yanına koştum adama gülümsedikten sonra tüyü sırtına sapladım. Tam bana oku attığı yere. Adam yere yığıldığında bana yalvarıyordu. Adamı sırtüstü yatırıp gitmeye başladım. Rahat nefeslerini duyabiliyordum. Kimdi o? Bir aptal mı? Sırtındaki tüyü geri çektiğimde sırtının yarıldığına eminim. Giderken yere düşen meyvelerden birini alıp yiyerek köye doğru ilerledim.

Son umutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin