Bu bölümde medyadaki çocuklarımın ağladığım moment'ından alıntı yaptım baya heheheh.
Uyandığımda yatakta tek başımaydım. Dağılmış saçlarımı düzeltip topladıktan sonra odadan çıktım. Kahvaltı odasına girdiğimde Rakan'ı babamla konuşurken görmüştüm. Babam buradaydı! Ama o nasıl kurtulmuştu? Koşarak babama sarıldım.
"Baba seni çok özledim."
"Xayah sen ölmemiş miydin?"
"Sen de en son gözüm önünde gölge olmuştun!"
Babamla beraber güldüğümüzde biraz daha sarılıp ayrılmıştık. Daha sonrasında ise yanlarından ayrılıp ciddiyetle masanın bir başına oturdum. Sonuçta adalete çalışıyordum artık. Özel bir yerim olmalıydı.
İçeri son gelen kişi Lux'tı saçı başı dağılmış bir Lux. Belli ki birileri uyanamamış. Lux beni gördüğünde şaşırıp hızla bana koşmuştu. Tam ağzını açtığında ben konuşmaya başladım.
"Özür dilemene gerek yok. Kurtarıldım. Ölmedim yani."
"Ama üzerindeki kıyafetler.."
"Özel bir yere çalışıyorum sadece."
Gülümseyip ona yerine oturmasını işaret ettim. Dudaklarını büzüp oturduğunda yemeye başlamıştık.
Yemeğin tam ortasında hançerin olduğu yere bir acı girmişti. Tıslayarak kalktım ve dışarı koştum. Odadan çıktığımda hızla merdivenlere koşup lavaboya girdim. Hançer renk değiştiriyordu. Bir mavi olup bir eflatun oluyordu. En sonunda eflatunda durduğunda ağrı kesilmişti. Ki bir saniye sonrasında ise bedenime yayılan ani bir acı. Sadece çığlık atabiliyordum. Ne hareket edebiliyordum ne de gözlerimi oynatabiliyordum. Sadece bağırıyordum, acı azalacakmış gibi. Duyduğum kapıya vurulma sesleri bedenimi sarsıyordu. Ellerim kontrol dışı hareket ederken kapıyı mühürlediğimi fark etmiştim. Acı yavaşça dindiğinde ben de bitkindim. Çığlıklarımdan dolayı dayanamayıp çatlayan aynaya baktığımda yanaklarımdaki izleri fark ettim. Gözlerimdeki parıldama da garip hissettirmişti. En sonunda kapının mührünü açtığımda içeri ilk Rakan girip bana sarılmıştı. Onun ardından kapıyı tekrar kapatmıştım. Beni görmemeleri için. Rakan da ayrıldığında kafamı çevirip göz yaşlarıma engel olmaya çalıştım. Ağladığım için kırılan sesimle konuşmaya çalıştım.
"Ba-bakma bana! Be-benden korkmuyor m-musun? S-senden uzakla-ştım, b-biliyorsun."
"Bu artık önemli bile değil."
"A-ama s-sana la-net k-köpek demiştim!"
"Ben de sana ihanet ettim! Yani şimdi ödeştik."
Beni kendine çekip sarıldığında şaşırmıştım. Gözyaşlarımı tutamıyordum.
"D-doğru. Ben bir canavarım. Yani.."
"Değilsin! Bunu konuşmalıyız! Bunu düşünmeliyiz! Gitmemiz gereken yerler olmalı! Bizim seyahatimiz şimdi başladı! Bu dünya bizim hayal ettiğimizden daha daha büyük! İlk ihanet ettiğim zaman yapamamıştık ama, bir dahaki sefere beraber çıkıp tüm dünyayı görelim!"
Hıçkırıklarım arasında boğulurken duyduğum kelimeler beni fazlasıyla etkiliyordu.
"Xayah.. Birlikte, biz biriz."
Ve sonrasında gelen öpücük. Yarım saat boyunca o lavaboda onun omzunda ağlamıştım. Sonrasında ise el ele çıkıp yarım kalan kahvaltımızı etmiştik. Ben de öğrenmiştim ki karanlıklar efendisi o olayda yok olmuştu. Bu yüzden elde edilen tüm gölgeler eskisine dönmüştü.
Hazırlandığımızda babam, Rakan ve ben birlikte eve dönmeye karar verdik. Saraydan çıkıp eve doğru ilerlemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son umut
Fiksi PenggemarBen Xayah. Asi Xayah. Kabilemi ve ikinci babamı kurtarmak adına çıktığım yolda bana yardım eder misiniz?