İhanet

25 2 8
                                    

Uyandığımda Lux karşımda bana endişe ile bakıyordu. Başımdaki ağrı ile tıslayarak oturdum. Lux parmaklıklara yaklaşıp bana seslendi.

"Xayah bu ihanetten haberin var mıydı?"

"Olsaydı burada mı olurdum?"

Anlarmışcasına başını salladığında kapı açılmıştı. İçeri gölgelerden biri girip yemekleri bize fırlatmıştı. Daha sonra gitmişti. Lux yemeği bir kenara koyup odanın karanlık tarafına çekildi. Fısıldamalarını zar zor anlıyordum.

"Yüreğinin derinliklerine bak, ne görüyorsun?"

Şaşkınca bakmaya başlamıştım.

"Ruhun sönüp giden bir ışık mı? Gücünü hiddetten alan, yoksa kor bir ateş mi? Keşfettiğin ne olursa olsun, kucakla onu. İçindeki gerçekten sakın korkma."

Bunları söylerken kapı hızla açılıp Lux'ın kırmızılaşmış değneği Lux'a doğru gitmişti. Aydınlığa geldiğinde saçları kızıl ve tamamen değişmiş bir Lux görmeyi beklemiyordum. Garip garip ona bakmayı sürdürdüm.

Bana doğru gelen kara bir duman gördüğümde gerilemiştim. Daha sonra tekrar Lux'ın sesini duyduğumda olduğum yerde kaldım.

"Yüreğinin derinliklerine bak, ne görüyorsun?"

Sessizlik oluştuğunda duman bana doğru gelmişti. Yaklaşık iki dakikalık bir acıdan sonra zindandaki aynadan kendime baktığımda şaşırmıştım. Saçlarım mor-siyah arası bir renkti kıyafetlerim ise siyaha dönmüştü. Tamamen karanlık taraftaki biri gibiydim.

Kendime bakarken gelen topuklu sesleri ve omzumdaki el ile irkilmiştim. Sağıma döndüğümde bu sefer Mor saçlı bir Lux görmüştüm. O da benimle aynı renkleri paylaşıyordu.

"Eğer buradan kurtulacaksak, kara büyü şart."

Duman dağıldığında parmaklıkların eridiğini görmüştüm. Bu çok garipti.. Odanın kapısına geldiğimizde Lux bana dönmüştü.

"Hazır mısın?"

"Hem de nasıl."

"Eğer Rakan karşına çıkarsa, ihanetini sakın unutma."

Başımı sallayıp kaşlarımı çattım. Eğer karşıma çıkarsa onu öldürebilirdim. Çekinmezdim. Ben yapamazsam Lux yapardı çünkü.

Kapıyı açtığımızda bize doğru gelen gölgelere vereceğimiz cevap basitti. Kendi büyüleri ile vuracaktık onları. Bize saldırmaya yeltenen bir grup gölgeyi gördüğümde havaya zıplayıp elimde bir sürü tüy oluşturduğumda hepsini gölgelere fırlatıp geri çekmiştim. Biz geride dövüşürken pencereden içeri gelen mermiler ile Cait'in burada olduğunu anlamıştım. Daha sonra ise bizim az ötemizde savaşan Vi, Ekko ve Talon'u gördüm. Yarım saat içerisinde gölgeler yok olmuştu.

Odadan çıkıp farklı bir odaya girmiştik. Bu odada Rakan vardı. Bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Heyy eflatunuma ne yaptınn?"

"Kes sesini seni hain köpek."

Hışımla söylediğimde üzgün bir surat yapmıştı. Daha sonra ise arkasındaki kapıdan odaya maskeli biri girmişti.

"Ah Xayah, minik Xayahım.. Erkek arkadaşını kandırmam çok kolay oldu. Çünkü elimde koz olarak sen vardın. Ya kendi elleriyle getirip kullanacaktık, ya da biz sana pek hoş şeyler yapmayacaktık."

Şaşkın gözlerle bir adama bir de Rakan'a baktım. Lux sinirden kuduruyordu. Hızlıca değneğini önüne savurduğunda koşmaya başladım. Heykel gibi duran Gölge Rakan'a atılıp onu Lux'ın saldırısından kurtarmıştım. Fakat biraz geç kalmıştım çünkü kendimi kurtaramamıştım. Belimdeki keskin acı ile çığlık atmıştım. Rakan'a bakıp yanaklarını tuttum.

"S-sen kötü deği-..lsin ki.. biliyo-.. r-rum ben."

Acı ile konuşmaya çalışırken üstünü sıkıyordum. Gözyaşlarım yavaş yavaş dökülmeye başlamıştı. Kaybediyordum. Kaybedecektim belki ama savaşmıştım. Savaşarak kaybedecektim. Gözlerim kapanırken etrafımdakilerin boğuk çığlıkları ve soğukluk hissediyordum.

"Xayah! Xayah! Ben buradayım bırakma beni!"

Rakan'ın sesi. Son duyduğum şey ile gülümsemiştim.

Son umutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin