-3

998 84 20
                                    

Eve geldiğinde etraf karanlıktı. Televizyonun kısık ışığı dışında etrafı aydınlatan hiçbir şey yoktu. Jaehyun, bugün Johnny'nin evde olmayacağını biliyordu. Yani televizyonu izleyen kişi Doyoung'dan başkası değildi.

Ceketini çıkartıp sakin bir şekilde askılığa astı. Ayakkabılarını güzelce kaldırıp televizyon sesinin geldiği yere yöneldi. Bilmediği bir dizi - belki de bir film - oynuyordu televizyonda. Doyoung ise giydiği kapşonlusu ve çokça giyildiğine emin olduğu bol eşofmanı ile kanepede oturuyordu. Bacakları açık bir şekilde, yüzünde yorgun bir ifadeyle televizyondaki renk geçişlerini izliyordu. Kaç dakika geçtiğini fark etmedi Jaehyun. Ayakta öylece durup Doyoung'u izledi sadece. Normalden daha yavaş kapanan gözlerini, ara sıra nefes almak için aralanan dudaklarını ve bacağının iç kısmında hareketsiz bir şekilde duran elini...

"Ah, geldin mi?"

Kısık, neredeyse duyulmayacak bir şekilde çıkan ses böldü hipnotize olmuş hâlini. Boğazını temizleyip, sadece başını sallamakla yetindi. Tekrar yürümeye başladığında ayaklarının onu neden odalarına değil de kanepeye yönlendirdiğini bilmiyordu. Sanki her gün yaptığı bir şeymiş gibi Doyoung'un yanına oturup onunla birlikte açtığı şeyi izlemeye başladı. İlerleyen dakikalar içinde izledikleri dizinin adının 'Mr. Hiiragi's Homeroom' olduğunu ve konusunun çoğunu öğrenmişti. Dizi, İngilizce altyazılıydı ve Jaehyun, Amerika'da kaldığı dört yıl ve Johnny'nin ona İngilizce çalıştırması sonucunda her şeyi pürüzsüz bir şekilde anlayabiliyordu. Garipti ama dizi onu fazlası ile sarmıştı. Daha ne olduğunu anlamadan altıncı bölüme gelmişlerdi bile ve Jaehyun uykulu olmasına rağmen diğer bölümlerde ne olacağını merak ediyordu.

Bölüm bittiğinde Jaehyun Doyoung'un ufak yorumlarını bir süredir duymadığını henüz fark etmişti. Ona yeni bölümü açmasını söylemek için döndüğünde Doyoung'u uyuyakalmış bir şekilde bulmayı hiç beklemiyordu. Başı kanepenin arkasındaki yastığa yaslanmış bir şekilde uyuyakalmıştı ve Jaehyun sadece ona bakarak bile kemiklerinin kütürdediğini hissedebiliyordu. Burada yatmak onun için zor olmalıydı. Belki de yer yatağı almalıydılar. Yer yatağı... Yoksa Jaehyun Doyoung'un bir süre daha kalma fikrine alışmış mıydı?

Gözlerini kapatıp yutkundu. Televizyonu kapattığında Doyoung'u yatırıp yatırmama düşüncesini aklında tartıyordu. Sonunda bunun için o kadar yakın olmadıklarına kanaat getirip usulca uyuyan bedene yaklaştı. Omuzlarından tutup onu yavaşça sarstı.

"Doyoung, uyanmalısın."

Sesini çok yüksek tutmasa da kapalı gözlerin açıldığını görebiliyordu. Yüzleri o kadar yakın olmasa da Jaehyun Doyoung'un nefesini yüzünde hisseder gibi oldu. Yanağının yanında tatlı, ufak bir sıcaklıktı bu his ve Jaehyun hiç bir şeyden bu kadar nefret ettiğini hatırlamıyordu.

Bir süredir süren suslunluğunun atmosferi garipleştirdiğini fark ettiğinde elini diğer oğlanın omzundan çekti. Ayağa kalkıp, üzerini silkti ve etrafa bakındı. Birden ne diyeceğini bilememişti. Gerçi muhabbetleri de yoktu, bir şey demesini gerektiren bir konu da yoktu bunun için ama Jaehyun öylece gitmenin kabalık olacağını düşünmüştü nedensizce.

"Diziyi kapattım, iyi geceler sana." dedi sakin bir şekilde. Gitmek için arkasını döndüğünde birkaç adım atar atmaz durdu. Başını çevirip yatmak için kanepdeki yastıkları indirmeye başlamış adama baktı. "Yedek yorganlardan birini daha alıp altına sermelisin. O kadar sert yerde yatmak sağlıklı değil."

Dudaklarının arasında sen gerçi daha iyi bilirsin ya yorumu saklı kaldı. Sonunda odasına gidip kapısını kapattığında ne Doyoung'un ona verdiği ufak gülüşü görmüş, ne de içten ettiği teşekkürü duymuştu.

Bunlar geçiş bölümleri. Bundan sonraki bölümlerde daha çok aksiyon görebileceksiniz ve evet, doyoung o zamanlar konuşuyor olacak. xşsiüsşd

enigmatic • johnjaedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin