-5

939 99 27
                                    

Bu bölüm için Johnny'nin bakış açısına geçiyoruz.

Gece, varlığını en karanlık hâlinde sürdürürken buldu Johnny Doyoung'u. Genç adam bacaklarını kendine çekmiş, sessiz bir şekilde çöp konteynırlarının bulunduğu ara sokakta oturuyordu. Giydiği gömlek ıslaktı ve üzerinde soluk kırmızı bir leke vardı. Baştan aşağıya.

"Berbat görünüyorsun."

Onu kötü hissettirmek gibi bir amacı yoktu, zaten kendisini aradığında da sesi fazlasıyla kötü gelmişti. Yine de ağzına hakim olamamış ve böyle bir yorum yapmıştı.

"Bir de barın içini gör sen."

Usul bir kıkırtı duyuldu ama Johnny bunun sahte olduğunu anlayabilmişti.

Başından sonuna kadar bu olay, fazlası ile tuhaftı. Bir saat kadar önce Doyoung onu aramış, bardan onu alıp alamayacağını sormuştu. Ayrıca yedek kıyafet de istemişti ki bu durumu, neden kıyafet istediğine açıklık getiriyordu.

Aklında iki soru vardı. İlki, Doyoung'un neden eve taksi ile gelmek yerine onu buraya çağırdığıydı. İkincisi ise, bu hâle nasıl geldiğiydi.

"Campari gibi kokuyorsun." dedi. Doyoung'un kalkmayacağını anladığında yanına oturmuştu.

''Çünkü orospu başımdan aşağıya negronisini döktü.''

Sesi sinirli olamayacak kadar sakindi ve Johnny bir şeyi iyi bilmese Doyoung'un sinirli olmadığına inanabilirdi : Doyoung, asla küfür etmezdi.

Şimdi aynı seviyede oldukları için Doyoung'un yüzünü daha net görebiliyordu. Her zamanki gibi sağlıksız soluk teninin üzerinde kırmızı birkaç parmak izi vardı. Sinirli, acımasız ve oldukça ince parmak izleri...

''Pekiiii,'' diye başladı, aralarındaki sessizlik bu sefer biraz uzun sürmüştü ve gece esintisi Johnny'nin tenine biraz sert vuruyordu. ''Ne olduğunu anlatacak mısın?''

Gözlerini Doyoung'dan uzağa, karşısında duran duvara çevirdi. Yanındaki genç şu an savunmasız bir durumda gibi görünüyordu ve Johnny, ona çok bakarsa bilmediği bir yönünü keşfedeceğinden korkuyordu. 

''Bunu söylediğimde benden nefret edebilirsin.'' dedi Doyoung. Johnny onun ne yaptığını göremese de kıpraştığını hissedebiliyordu. Şu an biraz daha yakındı muhtemelen çünkü etrafındaki hava biraz olsun ısınmıştı.

''Dene beni.'' dedi cüretkar bir şekilde. Olan şeyin ciddiyetini bilmiyordu, hatta tahmin bile edemiyordu. Gecenin bir yarısı bu çocuğu bu hale ne getirebilirdi? 

Doyoung'un dışarı bir nefes bıraktığını duydu. Bir anlığına konuşup konuşmamayı düşünürmüş gibi kıpırdanmıştı. Johnny ona Sorun değil, demek istiyordu, anlatmak zorunda değilsin. Ama Doyoung çoktan o yorgun sesiyle konuşmaya başlamıştı. ,

''Görüştüğüm herifin sevgilisi geldi.'' diyiverdi. ''Beni bir güzel tokatladı, üzerime negronisini döktü, bağırıp çağırdı ve ben de kendimi tutamadım.''

Johnny, bunu duymayı kesinlikle beklemiyordu. Bunun için yanındaki çocuğa dönmüş, duyduklarının doğruluğunu kontrol etmek için Doyoung'un yüzünü süzmüştü. Doyoung, gömleklerin üzerine pastel süveterler giyen Doyoung mu sevgilisi olan biriyle görüşüyordu? Hayatta buna inanmazdı. Tabii bunu diyen kişi aynı Doyoung olmasaydı.

''Onun o mükemmel şekilde permalanmış saçlarını tuttum ve yellozu barımdan uzaklaştırdım.''

Her cümlede biraz daha şaşıyordu Johnny. Gözleri bir milim daha çok açılıyor, dudakları gelmeyecek bir kahkahaya aralanıyordu. Ama bu şaka değildi, sonu kahkaha ile biteceğe de benzemiyordu.

''Görünüşe göre bu, kurallara aykırıymış.'' dedi. Sonunda bir wow efekti verdi ellerini yukarıya atarak. Sinirli bir kıkırtı oturmuştu dudaklarına ve o an Johnny anlamıştı. Doyoung, dışarıya verdiği kusursuz görünümünün altında sadece bir insandı. Sinirlenmeye ve kırılmaya müsait, savunmasız ve kusurlu bir insan...

''Bir kadına mı saldırdın?'' diye sordu Johnny. Sesinde yargılayıcı bir ton yoktu, sadece saf bir meraktaydı.

''Düzeltiyorum, o bana saldırdı. Yüzümü görmüyor musun?''

Titreyen ellerini yüzüne tuttu. Johnny, gözlerinin yaşardığını şimdi görebiliyordu.

''Bana orospu dedi.'' diye mırıldandı. Sesi sonlara  doğru biraz kısılmış ve çatallaşmıştı. ''Bana orospu dedi ve sevgilisini çaldığımı söyledi. Herkes-'' derin bir nefes aldı. Devam etmek için yüreklendirilmeye ihtiyacı var gibiydi, bu yüzden eliyle omzunu ovdu Johnny. Titreyen yerinin sadece elleri değil de bütün vücudu olduğunu o zaman fark etmişti.

''Herkes bana dönmüştü. Şuna bak, sevgilisi olan insanlarla düşüp kalkıyor, der gibiydiler. Şuna bak dediler ama kimse bana bakmıyordu.'' 

Ufak bir hıçkırık...

''Eğer cidden baksalardı görürlerdi. O kız kadar ben de şaşırmıştım. Çünkü ben de diğer kişi olduğumu bilmiyordum.''

Sonunda olan olmuş, Doyoung kendini en savunmasız haline sokmuştu. Omuzları ağlamasının şiddeti ile sarsılırken Johnny'nin yapabileceği tek şey ona omzunu ödünç vermek, ağladığını bilmiyormuş gibi yapmaktı. 

O gece Johnny Doyoung'a sarılmamıştı ve o bilmese de Doyoung, buna minnettardı. 

Bu bölümün uzun olması gerekiyordu ama son cümleyi yazdığımda kalan kısmı bağlayamayacağımı fark ettim. Onun için bir iki güne yeni bir bölüm daha yazacağım. Beni bekleyin, bu sefer cidden erken geleceğim. Sonlara yaklaşırken sabırlı olalım lütfeeeeen.

Ayrıca, yorumlarınızı da bekliyorum.

enigmatic • johnjaedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin