t h r e e

524 53 10
                                    

irene starbucks’tan en ucuz kahveyi alıp bütün gün cam kenarındaki masada otururken insanları izlemeyi severdi. elini çenesinin altına yerleştirir, sürekli acelesi varmış gibi görünen insanları sebepsiz bir ilgiyle süzerdi.

bazen sincapları düşünürdü. sincapları seviyordu.

kar yağmasını istiyordu, böylece bere takmak için gerçek bir sebebi olurdu. ama lanet olası kıta buna izin vermiyordu.

yeni listesine bir göz attı, sıra coldplay’indi. ama kulaklıklarını takmadı, şimdi insanları izleyecekti.

tam iyice dalmıştı ki, masaya birinin oturduğunu fark etti. kaşlarını çattı. yine aynı çocuktu.

yeniden karşılaştık! harika, değil mi?” kıkırdadı.

beni mi takip ediyorsun?

çocuk dudağını öne uzattı. “her şey olabilirim ama bir sapık? hayır, kız kardeş. asla.” elindeki karton kutuyu kafasına dikerken irene kınayıcı bakışlarla onu süzüyordu. başını tekrar cama çevirdi.

çocuk bir süre konuşmadı, dışarıya bakan irene’i izliyordu. hayranlıkla dudağını ısırdı. garip insanları severdi o.

bana kalırsa, artık tanışmalıyız,” dedi birden bire.

irene başını ona çevirince omuz silkti. “evren arkadaş olmamızı istiyordur belki de. yoksa neden sürekli birbirimizi görelim ki?” gülümsedi. “ben ashton.

irene.

memnun oldum.

evet, ben de.

bu hafta ne dinliyorsun?” ellerini masanın üstünde birleştirdi.

coldplay.

aman tanrım!” diye bağırdı ashton. “coldplay en sevdiğim grup!

irene kaşlarını çattı. “sakin ol, lütfen. alt tarafı bir grup işte.

ashton gözlerini kıstı. “bunu söylediğine pişman olacaksın,” dedi yapmacık bir düşmanlıkla.

common [a.f.i + i.t.w]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin