n i n e

375 39 15
                                    

çok garip bir yerde yaşıyoruz, ashton.

ashton kaşlarını çattı. “neden?

temmuz ayındayız, kışın ortası! ama yağmur bile yağmıyor. çıldırmak üzereyim.” gözlerini kapattı ve içini çekti. “tanrım, aklımı koru lütfen.

tanrı’yı böyle şeylerle meşgul etme, küçük sevgilim,” diye kızdı ashton.

üzgünüm, peder,” diyerek dalga geçti irene.

ashton içini çekerken, irene’in ne kadar uslanmaz biri olduğunu düşünüyordu. geçirdikleri birkaç hafta boyunca onu sebepsiz depresyonundan ve durgunluğundan kurtarmaya çalışmıştı ve en azından küçük de olsa, bir ilerleme kaydettiğini hissediyordu. bir şeyle dalga geçmek, topluma açılmanın işaretlerinden biriydi.

irene’in mor rujla renklendirilmiş ince dudaklarına bakarken düşündüğü şeyler için kendisine kızdı. daha on sekiz bile değildi, çocuktu!

yanlıştı bu, çok yanlış.

yutkundu ve başını başka yöne çevirdi, umutsuzca el ilanı dağıtmaya çalışan sosisli kostümü içindeki gözlüklü sünepe çocuğa bakmaya başladı.

özrün kabul edildi,” diye mırıldandı. 

common [a.f.i + i.t.w]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin