一Senin gibi birini hiç tanımadım.

2.2K 180 179
                                    

R- I never knew somebody like you.

Elimi yakan sıcaklıktan yakınacağıma yakın dudaklarımı sertçe ısırmam, buna yakınmak istemediğimi kendime kabul ettirişim olmuştu. Saçma, karmaşık bir insan olmak doğamda vardı fakat bu beni kendime has kıldığı için bunu kabul etmek istemiyordum.

Saçmalık kısmı doğru olsa da bu bazı şeyler için geçerliydi. Sıcağı sevdiğim kadar soğuktan nefret etmeyi en uç noktam olarak belirlesem de sıcaklıktan acımaya başlayan avuç içime yakınmamayı da aptallık olarak görüyordum şu anda.

Kupadan tüten sütlü ve köpüğü üst tabakasını kaplamış kahveyi izlerken kupayı hafifçe sallayıp bulutumsu görüntüyü kaldırırken gülümsedim ve kupayı diğer elimle kavradım. Dayanamamıştım kendimi yakmaya, canımın acısını sınırlarıma kadar zorlamaya.

Xiao Zhan kararlaştırdığımız birkaç şeyden sonra kalkıp ikimize de sütlü köpüklü birer kahve yapmış, ardından kendi kahvesini hızlıca içtikten sonra odasında işi olduğunu söylemişti. Gideli daha iki dakika olurken sıkılmaya başlamıştım.

Konuşacak kimse olmayınca, zaman geçirecek bir şey olmayınca canım sıkılıyordu. Televizyondan bir şeyler izleyebilirdim fakat onun kısık sesini açmaya tenezzül bile etmemiştim. Elimi kaldırıp şuradan şuraya koymak dahi istemiyordum.

Bir arkadaşım olmasını isterdim. Bunu şu anda düşünüyor olmam beni kendime güldürse de, 'ya çocukluğumdan beri her şeyimi bilip benimle ölüme kadar arkadaş kalacak birisi olsaydı?' diye düşünmek, dün gece yaşadığım ilk sevişmemi büyük bir heyecanla anlatacağım arkadaş isteğimi harlıyordu.

Bu saatten sonra da arkadaş olabileceğim kişilere asla güvenemezdim. Nedeni beni karışıklığın içerisine sürüklerken bir insanı küçüklüğünden itibaren tanımak, onun herhangi bir anda yapacağı hareketi ondan önce tahmin etmek isterdim. Kendi kendime olan düşüncelerime omuz silkip kupadaki kahveden bir yudum aldım.

Boğazımdan aşağıya yuvarlandıktan sonra dilimde bıraktığı ekşi tada rağmen aşırı kahve seviciliğim vardı. Kokusu güzellikle ciğerlerime dolarken hafifçe gülümseyip kupayı tekrardan indirdim. Bu sırada yukarıya çıkan merdivenden gelen ayak seslerine dönmem ise zamanımı almamıştı.

Xiao Zhan'ın bu soğuk havaya rağmen taktığı güneş gözlüklerinden kuzgunî gözlerini fark etmem ise, onu çoktan her an cevabını bulabileceğim bir denkleme kattığımı anlamamı sağlamıştı.

Kafamı tamamen ona çevirirken bana sakince yaklaşıp dudağının sağ kenarını kıvırmasıyla birlikte elimdeki kupayı kavrayışım bir an bozulsa da hemen kendimi toplarlayıp onun siyahlar içerisinde bir ilah gibi bana yaklaşmasını izledim.

Uzun siyah paltosunun altına gri bir kot giymişti. Üstüne giydiği siyah kazağın üzerine bir omuz çantası asmış, boynuna da gri bir atkıyı sıkı olmayacak şekilde dolamıştı. Çoktan burnuma dolan o pahalı kokusu çevresindeki her insanı cinsiyet farketmeksizin kendisine düşürebilirdi.

Onu süzmeme karşılık gülümsemesini büyütürken diğer elinde tuttuğu paltomu ve atkımı görmem aydınlanışım olmuştu.

"Bir yere mi gidiyoruz?"

"Evet, canın sıkılıyor gibi duruyordu, ben de dışarıya çıkıp gezebileceğimizi düşündüm. İstemez misin?"

Gözlerindeki gözlüğü hafifçe kaldırıp benimle göz teması kurduğunda yutkunup gülümsedim. İyi bir analizciydi. Kupayı orta sehpaya bırakıp ayaklanırken elim elindeki paltomu ve onunki ile aynı renk olan atkımı kavramıştı.

Divørce [YiZhan ✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin