TW- Be my saviour.
Jackson bir anlığına elimi tutarak salona sokmuştu ikimizi de.
Ne söyleyeceğimi, ne tepki vereceğimi şaşırmış durumdayken anne babam yüzüme gülümseyerek bakmıştı ilk defa.
İkisinin de gözleri ellerimizdeydi, yüzüme vuran sahte mutluluğun gerçek olup olmadığını anlamak yerine direkt olarak neden el ele oluşumuzu anlamaya çalışıyorlardı belki de.
Dudaklarımı bile oynatamadığım anlarda sevdiğim adam tarafından zikredilen adımı duymuş, tam o andan sonra hayattan kopmuştum.
"Yibo." demişti. Yalnızca onun kısıkça çıkan fısıltılı sesinden adımı duymam bile yetmişti tuz yutmuş gibi hissetmeme.
Şimdi ise benim odamdaydık. Kulağımdan çıkartmadığım kayıt cihazından onun adımı fısıldayan sesini tekrar duymak için, oldukça yavaş ve sessiz davranıyordum.
Jackson'ın ne yaptığını bilmiyordum. Ben bavulumu toplarken, o odamda avizeden sarkan topla oynamıştı en son. Elimdeki beremi kafama geçirip arkamı döndüğümde onun yatağımda oturup beni izlediğini gördüm.
Gülümseyip tekrardan önüme döndüğümde Jackson'ın onları nasıl ikna ettiğini merak ediyordum. O anları ciddi anlamda dinlememiş, tek nefeste söylenen ismim kulaklarımın duvarlarında çırpınmıştı sadece.
Jackson'ın "Bitti mi?" deyişine karşılık kafa salladığımda yanıma kadar gelmiş, bavulun fermuarını çekip eline alarak yere bırakmıştı.
"Bir daha zarar veremeyecekler sana. Emin ol Yibo, seni çok sevecek ve onların açtığı yaraları iyileştireceğim. Gidelim hadi."
Onun elimi tutuşlarına karşılık sabrımın son demlerindeyken sessizce ilerledim. Bacağıma fazla yüklenmemeye çalışırken bile hâlâ sendeliyordum.
Salona tekrar indiğimizde Jackson'ın babası orada değildi. Babam ayaklanıp benim karşıma geçtiğinde kulağımdaki şeyi görmemesi için yan tarafa dönerek göz temasımızı kestim.
"Bir daha karşıma çıkma Yibo." Söyledikleri zerre umrumda olmazken, benim onların değil, onların benim karşıma çıkması bundan sonra zaten olanaksızdı.
Jackson'ın itiraflarına göre zaten hepsi ceza alıp hayatımdan tamamen çekileceklerdi ve ben ise sonsuza dek mutlu olacaktım. Etrafımda sevmediğim hiç kimse kalmayacaktı.
Annemin elleri kollarımı bulduğunda onları sertçe ittirip geriye adımladım. Yüz ifadesini görmesem de bana yönelik olan sert bakışlarını hissedebiliyordum.
Kafamı tamamen Jackson'a çevirip dudaklarımı dişlediğimde kafasını yüzüme eğmişti.
"Gidelim mi?"
"Gidelim."
Vücudumu kapıya döndürürken uzun bir süreçten sonra dışarıya çıkacak ve sevdiğim adama kavuşacak olmak beni oldukça heyecanlandırmıştı. Yüzümdeki gülümseme küçük olsa da, asıl polisler tarafından enselenerek tutuklanmalarını izlerken yüzümdeki büyük gülümsemeyi gizlemeyecektim.
Jackson'ın yardımı ile ayakkabılarımı giydiğimde hızlıca dışarıya atmıştım kendimi. Oksijenin ciğerlerimi dağlaması bile özlem hissimi arttırırken Jackson koluma girerek ikimizi de arabaya ilerletmişti.
Arkama bile bakmıyor oluşum beni kendimce gururlandırırken hemen karşımızda duran eve göz attım. Xiao Zhan'ı görmek için bütün uğraşlarım Jackson'ın yolcu koltuğunun kapısını açıp binmem için beni dürttüğünde sona ermişti fakat bunun burada bitmeyeceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Divørce [YiZhan ✓]
FanficO benim ruh eşimdi, her türlü onundum. O da benim. ×Wang Yibo & Xiao Zhan.