A- I got you, yes.
Bir odanın içindeki barut ve ateş gibiydik.
"Xiao Zhan ile takılalı anlama kıtlığın da oluşmuş. Ona benzemeye başlamışsın Yibo, işte tam da bu yüzden buradasın."
Delici bakışlarımı üzerinde ve dinleme cihazını elimin içinde tutmaya devam ederken diğer elimi masanın üzerine sertçe vurmuştum.
Dünya sanki bir anlığına durmuş gibiydi ve ben sadece ikimiz kalmışız gibi hissediyordum. Yüzüme olan iğrenç bakışları buradan kalkıp gitmem için yeterliydi fakat Zhan'ın anlattıklarını hatırlayınca ondan birkaç bilgi alabileceğimi düşündüğümden dolayı hâlâ masadaydım.
Masanın üzerine doğru eğilip göz temasımızı bozmadan ona yaklaştım.
"Jackson, ben seni tanımıyorum. Kimsin sen? Bu arada Xiao Zhan beni bile ilgilendirmezken o seni neden bu kadar alâkadar ediyor?"
Söylediklerime inandığını anlatan anlık bir sapma yaşadığını gördüğümde yutkunarak ciddi tavrımı sürdürdüm. Jackson'ın kaşları anlamaya çalıştığı için şekilden şekile girerken içimden kıkırdamaya başlamıştım.
Salak herifin tekiydi, ben ise buradaki akıllı tek kişiydim. Yapabileceklerimden haberi yoktu. Tabii bir de bu konuştuklarımızı dinleyen Xiao Zhan vardı fakat benim girdiğim oyunun amacını anladığını düşünüyordum.
Çünkü o diğer akıllı kişiydi. Aradan geçen bir ayda kim bilir nelerle uğraşmıştı.
"Nasıl yani? Siz, sen Xiao Zhan ile sevgili değil misin? Babanın seni almaya geldiği gün ağlayışlarınız pek de sahte gibi gelmiyordu bana."
Tek kaşını bilmiş bir şekilde kaldırıp sırıttığında aynı şekilde karşılık verdim. Bülbül gibi öteceğe benziyordu ve ben onu yola getirmenin yollarını ezbere biliyordum.
"Biliyor musun, aslında şansımı senin gibi yakışıklılarla denemek isterdim. Xiao Zhan mı? Pfft, yaşlı herifin teki. Buraya geri döndüğümden beridir sadece hayatta kalmak için onunla beraberdim. Ailemi sevmiyorum, bana zarar veriyorlar. O gün de beni kurtarsın diye numara yapmıştım. Şimdi kim bilir nerede."
Omuz silktim ve onu ağıma düşürüp düşürmediğimi görmek için yandan bir bakış atıp mimiklerini izledim. Yanaklarını şişirmişti ve dişleriyle dudaklarına yaptığı işkenceyi net bir şekilde görebiliyordum.
Sırıttım.
"Bunun üzerine yemin edebilir misin?"
Elimi masanın üzerinde açıp mide bulantımı belli etmeyecek şekilde onun elinin üzerine koydum. Bu hareketime şaşırsa da kendimi daha da aşıp parmaklarını tuttum.
"Anne babam üzerine yemin edebilirim."
İçimden kahkahalar atarken buradan çıkış yolumu bulmuş gibi hissediyordum. İçimdeki coşkunun dışa vurmaması için çabalayarak gözlerimin içine bakan adama karşılık verdim.
"Yibo, yapabilir misin? Beni sevebilir misin?"
Yüzümü düşürüp kafamı eğdiğimde elini bıraktığım için sızlanmıştı. Onun aptallığına uymuş olmamak için gözlerimi ayak ucuma diktim.
"Bunu yapabilirim.. Fakat dediğim gibi Jackson, ne seni tanıyorum, ne de burada neden bulunduğunu."
Bir anda çenemi kavrayan el ile irkilsem de yutkunarak gözlerimi kaçırmış ve hızlıca toparlanmıştım.
"Yibo, Xiao Zhan'ı hapiste çürütmek için bir planımız var. Eğer bize yardımcı olursan yanımda olmana izin veririm. Aileni görmezsin söz, ama bana dürüst olmanı istiyorum. Xiao Zhan'ı sevdin mi? Ya da ona karşı birtakım duygusal şeyler hissediyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Divørce [YiZhan ✓]
FanficO benim ruh eşimdi, her türlü onundum. O da benim. ×Wang Yibo & Xiao Zhan.