"Tatlı, zorlu aşk.
Sen benim tatlı şans tılsımımsın.
Senin kollarından başka olmak istediğim bir yer yok."Minhyuk sonunda adrese ulaştığında radyoyu kapattı. Her ne kadar akşam altı diye sözleşmiş olsalar da biraz daha erken gitmenin zararı olmayacağını düşünerek yaklaşık yarım saat erken gelmişti.
Derin bir nefes aldı. Dikiz aynasına bakıp gür siyah saçlarını düzeltmeye başladı. O gün giydiği takım partidekine kıyasla daha rahat ve sıradandı. Babasının 'işi ciddiye aldığını kıyafetinle göster' uyarılarına rağmen kravat takma gereği bile duymamıştı.
Kendisi gibi olmak istiyordu. Bu işi kendisi almıştı ve çabalayan da yine bizzat kendisi olmalıydı.
Arabadan indiği ve binanın göz alıcı girişini gördüğü an aklına gelmişti.
Kihyun'u görecekti. Kendisini bu denli etkilemiş olan omegayı tekrar görecekti.
Panikle arabasına döndü ve camına bakıp kendisine yeniden çeki düzen verdikten sonra ilerlemeye başladı. Elleri terliyordu. İçeri girdiğinde lobide iri yarı birinin dikildiğini ve hizmetli gibi gözüken bir adamla konuştuğunu fark etti.
Hizmetli gittikten birkaç dakika sonra takım elbiseli uzun adam kendisini fark etti. Gülümsedi ve hemen yanına gidip:
"Lee Minhyuk..?" diye sordu.
"Evet, evet benim."
"Güzel, ben Son Hyunwoo. Bu şirketin yetkilisiyim. Yani... Sahibi demek istemiyorum çünkü babamı, bu şirketin sahibini geçen hafta kaybettik. Hala bu sıfatı kullanmaya cesaretim yok."
"Bunu duyduğuma çok üzüldüm."
"Sorun değil... Er ya da geç olacaktı, aylardır hastaydı ve kendimi bildim bileli zaten bütün işlere ben bakıyordum. Neyse, başınızı şişirmeyeyim."
"Şişirmedin- yani şişirmediniz. Özür dilerim, resmiyete pek alışık değilim."
"Sorun değil, benimle de resmi konuşmak zorunda değilsin."
"Ama öyle olmaz..."
"Olabilir. Ben de rahatlığı seven biriyim. Bence böyle daha iyi olur Minhyuk."
"Gel o halde odama çıkalım."
Minhyuk bu sıcak karşılamadan oldukça hoşnuttu. Hyunwoo iyi birine benziyordu. Onun samimiyeti gerginliğini büyük ölçüde, hatta tamamen almıştı. Tabii... Bu sakinliği yalnızca Kihyun'u tekrar düşününceye kadar kalacaktı.
Asansöre bindiklerinde Hyunwoo yine aynı sıcak ses tonuyla işten bahsetmeye başlamıştı.
"Pekala, babanla detayları mail yoluyla konuştuk. Sana da anlatmıştır."
"Evet, anlattı. Sizin şirketiniz de bizim şirketimiz de aynı araziyi satın almak istiyormuş. Bu yüzden güçlerinizi birleştirip orayı beraber değerlendirecekmişiz."
"Anlatımındaki ses tonundan anladığım kadarıyla bunun için bayağı heveslisin. Hevesli insanlarla çalışmayı severim."
"Aslında... Babam bana ilk defa bir projeyi yürütmek gibi önemli bir görev veriyor. Normalde abim ilk seçenek olurdu. O olmazsa ablam... Ama toyluğum endişeye yol açmasın, bu konuda kendime güveniyorum."
"Harika. Kihyun bana o gece yaşanan tatsızlıkları anlattı... Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım. Sonra senin birden atlayıp kendisinin yanında durduğunu ve bu tutumundan etkilendiğini söyledi."
Minhyuk'un son cümleyi duymasıyla gözlerinin parlaması bir olmuştu.
"Etkilendiğini mi söyledi?"