1.5

1.4K 124 112
                                    

"Neden ağlayacak gibi hissettiğimde üzgün olmuyorum?
Sanki burada değilmişim gibi hissettiriyor.
Neden hissetmek istediğim zaman hissedemiyorum?
Dalgalarda uyuyakalıyorum."

Changkyun yine en sevdiği şarkıları dinleyerek üstünü değiştirirken kafasında tonlarca soru işareti vardı.

Minhyuk o sabah kendisini arayıp onu bir puba davet etmişti ama pub her zaman gittikleri ya da en azından Changkyun'un bildiği publardan biri değildi. Ayrıca konuşurken sesi kulağa normalde olduğundan kat be kat daha neşeli geliyordu.

Saçlarını da yapıp gözlüğünü taktığında işte hazırdı. Artık çıkıp Minhyuk'un yolladığı adrese gidebilirdi. Hızla kapıya adımladı. Fakat kapıyı açar açar açmaz Jooheon'u görmesi kesinlikle beklediği bir şey değildi.

Tamam, hep birden geliyordu ama çat diye alışılmıyordu işte.

"Merhaba."

"Merhaba. Oturmaya geldiysen söyleyeyim tam çıkıyordum."

"Biliyorum. Minhyuk çağırdı öyle değil mi?"

"Sen... Nereden biliyorsun?"

"Beni de Kihyun çağırdı. Blue Times diye bir bara. Arkada Minhyuk'un sesini duydum, ben de Changkyun'u çağıracağım diyordu."

Bir çırpıda Minhyuk'un verdiği adresi kontrol etti. Orada da Blue Times yazıyordu. Ne işler döndüğüne olan merakı kademe kademe artıyordu.

"Beraber gidebiliriz diye düşünmüştüm."

"Biliyorsun... Bir telefonum var. Gelmeden önce arayıp sorabilirdin, beraber gidebilir miyiz diye."

"...Beraber gidebilir miyiz?"

"Tamam."

Changkyun kapıyı kilitleyip merdivenlerden aşağı inmeye başladığında Jooheon da peşinden geliyordu.

Jooheon konusunda hala huzursuz olduğu bazı konular vardı. Evet, Jooheon kendisine ondan hoşlandığını söylemişti ama yine de garip bir adamdı işte. Fazla konuşmuyordu, konuştuğu zamansa her ne anlatacaksa kısa kesiyordu.

Tüm bunlara ek olarak o gün içinde ayrı bir huzursuzluk vardı ki bu kendisini uyandığından beri deli ediyordu.

Jooheon'un arabasına bindiler. İkisi de emniyet kemerini bağladığı sırada Jooheon konuştu.

"Seni özledim."

Changkyun cevap vermedi. Jooheon da üstelemedi. Beraber sessizce yola koyuldular. Bir ara Changkyun sadece:

"Bu mekanı biliyor musun?" diye sormuştu.

Jooheon da başıyla onay vermiş ve:

"Daha önce gitmiştim," demişti.

"Tenha ama güzel bir yer."

Yol boyunca aralarında geçen tek konuşma buydu. Ortam gergindi.

Bu sırada Minhyuk'la Kihyun da ikiliyi heyecanlı bir şekilde barda bekliyordu. Arkadaşlarının son zamanlarda beraber takıldıklarını biliyorlardı. Bu yüzden o gün için hem beraber eğlenmek, hem de çıktıklarını onlara duyurmak istemişlerdi.

"Sence ne diyecekler Minhyuk?"

Kihyun nedensizce gergindi ve onun bu hali Minhyuk'u çok güldürüyordu. Masada karşısında oturan omegasının elini tuttu ve neşeli bir ses tonuyla konuştu.

"Ne diyebilirler bebeğim? Adımıza sevineceklerdir."

"Sevinirler mi gerçekten?"

"Tabii ki. En yakın arkadaşlarımız sevinmeyecek de kim sevinecek? Hem... İkimiz de mutluyuz."

Essence // KihyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin