0.6

1.1K 139 69
                                    

Gecenin geç saatlerinde, yıldızlar gökyüzünde parıl parıl parlarken Kihyun otobüs durağına yürüyordu. Sokakta kendisinden başka kimse yoktu. Hava soğuktu ve ince trençkotu kendisine pek yardımcı olmuyordu.

Hüzünlü gözlerini yıldızlarla yürüdüğü yol arasında gezdirip duruyordu. Kalbi hala paramparçaydı.

"Düşündüğün kadar güçlü değilsin."

Gerçekten böyle miydi? Gerçekten... değil miydi? Ama Hyunwoo her zaman kendisinin çok güçlü olduğunu söylüyordu. Jooheon da hep Hyunwoo'ya katılırdı.

Annesi de o küçükken kendisine hep böyle söylerdi...

"Ben... Güçlüyüm..."

Tüm bu düşüncelerle ayağının altından akan kaldırım taşlarına dalmışken birden bileğinden yakalandı. Şokla kafasını kaldırıp baktığında Minhyuk'un abisini görmüştü.

"Tam da küçük bir sürtüğe yaraşır bir saatte dışardasın. Seni ne kadar aradım haberin var mı?"

Cevap vermeden önce bileğini kurtarmayı denedi fakat yapamıyordu. Minhyun bileğini çok sert sıkıyordu ve canı gerçekten çok acıyordu. Diğer eliyle parmaklarını gevşetmeyi denedi, yine başarılı olamadı.

"Kendinle konuşmana kulak misafiri oldum, kusura bakma ama... Güçlü olduğunu mu düşünüyorsun? Gerçekten mi? Peki... Şu an tuttuğum bileğini kırsam..."

Minhyun sanki mümkünmüş gibi bileğini daha çok sıktığında Kihyun kendine hakim olamadı ve acıyla bağırdı. Biraz daha sıkarsa gerçekten dediğini yapacak gibiydi.

"Bana ne yapabilirsin ki?"

Cümlesini bitirdikten sonra Kihyun'u sertçe yere fırlattı. Omega daha bunun acısını atlatamamışken Minhyun onu bacaklarından tuttuğu gibi yerde kendisine doğru sürüklemişti.

Yere eğilip Kihyun'u çenesinden tuttuğunda tam konuşmak üzereyken Kihyun can havliyle onun yüzüne tükürüverdi. Bununla beraber yüzüne oldukça sert bir yumruk yemesi ve burnunun kanamaya başlaması bir olmuştu.

Yerden kalkacak gücü bir türlü kendinde bulamıyordu. Bu sırada Minhyun onu trençkotunun ensesinden tutup kaldırdı ve yüzüne sert bir yumruk daha atıp yeniden yere düşürdü. Bu defa dudağı patlamıştı ama bunu düşünmeye bile vakti olmadı çünkü tepesinde ayağıyla kafasına bastıran bir şerefsiz vardı.

"Hiç eğlenceli değilsin. En azından biraz karşı koyabilirsin diye düşünmüştüm. Küçücük bir sıçan olduğunu unutmuşum."

"B-benden n-ne istiyorsun?"

"Ne mi istiyorum?"

Çok geçmeden Kihyun yeniden ayaklandırılmış ve duvara yaslanmıştı. Yetinmek bilmeyen alfa ellerini Kihyun'un boğazına koydu ve sıkmaya başladı.

"Ne istiyorum biliyor musun? Dünya üzerinden silinip gitmeni... Senin yüzünden kariyerim bitti. Babam artık beni sevmeyecek çünkü Minhyuk bu projeyle benim yerimi alacak... Bununla ünlenecek ve herkes onu isteyecek... Beni unutacaklar."

Kihyun elleriyle onu itmeye çalışsa da yetişemiyordu. Sanki boğazındaki eller git gide sıkılaşıyor ve nefes almasını güçleştiriyordu.

"Umursanmayan o küçük bok parçası olmalıydı, anlıyor musun? Hep öyle kalmalıydı. Peki sen ne yaptın? Sürtük kompleksine girip beni herkesin önünde aşağıladın, bana gıcık olduğun için Minhyuk'u seçtin. Her şey senin yüzünden oldu. Her şey senin yüzünden oldu..."

Artık gerçekten nefes alamıyordu. Bu adam tam bir manyaktı. Yanaklarından gözyaşları süzülüyordu. Kendini daha önce hiç bu kadar güçsüz hissetmemişti.

Essence // KihyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin