"Sana inanamıyorum! Sana gerçekten inanamıyorum!"
Hyunwoo cüzdanıyla yanında oturan Kihyun'un kafasına indirirken Kihyun da elleriyle kendini korumaya çalışıyordu.
"Hyunwoo! Vurma! Acıyor!"
"Ben de senin için endişelenmiştim iki gündür yoksun diye. Salak, ortağımızdan seni becermesini istemek de neyin nesi?!"
"Ben öyle bir şey demedim ki sana! Nerenden uyduruyorsun? Sadece evime geldi ve ondan yardım etmesini isteyince gitti dedim."
"O durumda 'yardım etmek' dediğin bu kapıya çıkmıyor mu ya?"
"Doğru... Ah, Hyunwoo!"
Şoför koltuğundaki arkadaşının nihayet cüzdanını çekmesiyle rahatlayan Kihyun duyduğu iç çekme seslerine aldırmadan dikiz aynasında saçlarını düzeltmeye başladı.
O gece yine o klasik şirket partilerinden biri vardı. Bu defa da Kihyun'un adını bile bilmediği bir şirketin CEO'sunun çocuğunun doğumunu kutlayacaklardı.
Hyunwoo iki gün Kihyun'a ulaşamayınca böyle bir bahaneyle evine gelmiş ve onu da peşine takmıştı. Yolda uzun bir ısrarın ardından Kihyun ona neden dışarıya çıkmak istemediğini anlatınca Hyunwoo da haliyle köpürmüştü işte.
Aslında Kihyun'un canını sıkan şey Minhyuk'a yaptığı teklif değildi. Minhyuk'un anlayışlı bir adam olduğunu biliyordu, halini anlatıp özür dilese elbette ki her şey kolayca hallolurdu.
Mesele ondan sonrasıydı, Minhyuk kapıdan çıkarken ona kendisinden hoşlandığını söylemişti.
Evet, o an kendinden geçmek üzereydi ama bunu duyduğuna emindi.
Ne yapmıştı ki Minhyuk kendisinden hoşlanıyordu? Bu çok mantıksızdı. Ama söylemişti işte.
"Farkında mısın bilmiyorum ama senden aramızda yeni yeni kurulan ilişkiyi böyle saçma bir meseleyle riske atamayacak kadar çok hoşlanıyorum."
Söyleyip çıktığı anda pek üstünde durmamıştı tabii. O an yalnızca kendisiyle ilgilenmek istiyordu. Ondan gömleğini istemişti çünkü kokusu kendisini tahrik ediyordu. Onun kokusuyla kendisine dokunursa tatmin olabileceğini düşünmüştü.
Düşündüğü gibi de oldu. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Ne zaman başını gömleğin üstüne koyup kendisine dokunmaya başlasa gözlerini kapattığı an dokunan oymuş gibi hissediyordu.
Pek çok kez ara verdi. Onu kafasından tamamen atmaya çalıştı ama faydası yoktu. Çaresizce gözlerini kapatıp onun hayaliyle kendine dokundu. Oyuncaklarının da yardımıyla kendini tatmin edebilmişti.
Mükemmel bir deneyim miydi? Daha iyisi olabilirdi.
Peki yeterli miydi? Evet, işi bittikten sonra birkaç saat uyumuştu ve uyandığında hafif ateşle halsizlik dışında bir sorunu yoktu.Tamamen kendine geldiğinde utanç tüm vücudunu sarmaya başlamıştı. Minhyuk ona kendisinden hoşlandığını söylemişti. Üstüne üstlük Kihyun onun hayaliyle kendisini tatmin etmişti ve bu o ana kadar yaptıklarının en iyisiydi.
"O aynaya daha ne kadar bakacaksın?"
Hyunwoo'nun sözüyle düşüncelerinden ancak sıyrılan Kihyun kafasını iki yana salladı ve arabadan inip Hyunwoo'nun peşine takıldı. Bu defa parti oldukça modern bir salonda yapılıyordu. Masalarda ikramlar ve şampanyalar vardı.
Madem buraya sürüklenmişti, elbette ki kafasını dağıtmak için sürekli bir şeyler tepiştiriyor olacaktı.
Bir masanın önünde durduklarında ağzına bir tane kurabiye attı ve yüzünü buruşturarak: