1.6

1.6K 146 95
                                    

"Changkyun... Haydi bir şeyler ye."

Yaklaşık yarım saat boyunca verdiği Changkyun'a yemek yedirme çabasının başarılı olmayacağına ikna olan Minhyuk derin bir nefes verip kendini koltuğa attı.

Changkyun hala kurt formundaydı. Onu Hoseok'un mekanının arka kapısından çıkarıp arabalarına bindirmişler, sonra da hep beraber Jooheon'un evine gelmişlerdi.

Özellikle oraya gelmelerinin sebebi evinin orman girişinde olmasıydı. Böylece yaşanabilecek herhangi bir aksilikte zaten kurt formunda dolaşmanın yasal olduğu orman diplerinde olacaktı.

"Yemiyor çünkü bizim önümüzde köpek gibi yemeyi gururuna yediremiyor."

Konuşan tekli koltukta bilgisayardan araştırma yapan Kihyun'du. Geldiklerinden beri internette bir şeyler bulmaya çalışıyordu ama panzehir bir yana, sarı kaktüs tozunun kendisiyle ilgili bile çok bir şey yazmıyordu.

Zavallı Changkyun da Kihyun'un yanı ve oturduğu koltuğun arasında mekik dokuyordu. Her gidişinde Kihyun'un bir şeyler bulmuş olabileceği sevinciyle gidip üzülerek yerine oturuyor ve camdan dışarıyı izliyordu.

Çok geçmeden ahşap evin üst katındaki Jooheon da yanlarına gelmişti.

"Tamam..."

Tüm dikkatleri üzerine topladığından emin olduktan sonra devam etti.

"Pis işlerle uğraşan tanıdıklarımın hepsine küçük telefonlar açtım. İlgilendiğimden değil... Çevrem geniş ve ne yaptıklarını biliyorum."

Changkyun sondaki dipnotun kendisi için düşüldüğünü biliyordu. Yalnızca göz ucuyla Jooheon'a baktı, ardından bakışlarını tekrar dışarıya yöneltti.

"Sorun şu ki kimse sarı kaktüs tozundan satmıyor. Hepsinden 'sen deli misin?' veya 'onu satanı yaşatmazlar' gibisinden laflar duydum."

"Yalan söylüyor olabilirler mi?"

"Benden saklayacaklarını sanmam. Bir ihbarımla yerlerini tek tek bildireceğimi biliyorlar çünkü."

"Kimsenin bir bilgisi yok yani."

"Yok."

İçeriyi yeniden bir bıkkınlık almıştı. Çiselemeye başlayan yağmur ve iç karartan hava da pek yardımcı olmuyordu.

Jooheon sessizce Changkyun'un yanına oturdu ve başını okşamaya başladı.

"Bunu her kim yapıyorsa asıl hedefi Changkyun değildi."

"Biliyorum... Bendim çünkü benim içeceğimdi. Keşke içmeni hiç teklif etmeseydim. Üzgünüm Changkyun."

Kihyun'un yüzündeki mahçup ifade Changkyun'un hoşuna gitmemişti. Hemen koltuktan kalkıp kafasını Kihyun'un bacaklarına sürttü.

Bunu gören Kihyun hafif bir tebessümle elindeki bilgisayarı bir köşeye bıraktı. Koltuktan indi ve Changkyun'a sarıldı.

Çok geçmeden Minhyuk da yanlarına indi ve Kihyun'un şakağına küçük ama manidar bir öpücük bıraktı.

"Biz sana bir şey olsun da istemezdik Kihyun. Emin ol Changkyun da istemezdi."

Changkyun onaylarcasına bir hırıltı çıkardığında Kihyun kıkırdadı. Geri çekilip Changkyun'un pofuduk kafasını elleri arasına aldı.

"Emin ol bunu yapan her kimse kısa zaman içinde anlayacağız. Konu ben olunca düşman konusunda seçenek bol... Ama mutlaka bir yolunu bulacağız. Tamam?"

Jooheon kafasıyla onaylayarak destek çıktı. Minhyuk da gülümseyerek başını okşamıştı.

"Birazcık yesen olmaz mı?"

Essence // KihyukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin