*Yine* çok uzun bir aradan sonra 3533 kelimelik 14.bölüm!
Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın. ❤
İyi okumalar!
Minik bir not: İzlemeyenler için Game of Thrones 3.sezonundan ciddi spoiler taşımaktadır. İzlemeye başlayacak olanlar varsa, ** bunu gördüğünüz anda işaretlediğim kısmı atlayabilirsiniz...
*
OCAK 2014, NEW YORK
İçerideki geniş kalabalıktan yükselen neşeli çığlıkları, geri sayımın bitişiyle patlayan konfetileri ve havaya atılan havai fişekleri duyup aklının bir köşesinde algılayabildiğine emindi. Tüm New York'un gürültülü bir coşkuyla gelen yeni yılı kutladığını, dışarıdan ve içeriden yükselen müziği net bir şekilde duyuyordu. Tenini şefkatli bir anne gibi okşayan, saçlarını karıştırıp ellerinin altındaki bedenin üzerindeki ceketin eteklerini uçuşturan rüzgârı da hissedebiliyordu. Aklının çok, çok uzak bir köşesinde, etrafında olup biten her şeyin bir anlamı vardı.
Ama o an, o sonsuz ve güzel anda, kalbinin ve aklının tek ilgilendiği şey, dudaklarının arasındaki yumuşak dudaklar, ellerinin altında önce şokla kasılan, daha sonra gevşeyen bedendi.
Steve aralarındaki mesafeyi iki adımda hızlıca kapatıp adamın dudaklarına deyim yerindeyse yapıştığında, bir saniyeliğine dahi olsa Tony'nin iri gözlerinin şokla daha da büyüdüğünü görmüştü. Fakat ikisinin de gözleri yavaşça kapandı ve Steve kendini kolları açık bir şekilde onu bekleyen hislere bıraktı.
Nazikçe öptüğü dudaklar kısa bir an için donuk ve hareketsizdi ve Steve küçük fakat kalp kırıcı bir an için geri çekilip gülerek bu anı savuşturmayı ve reddedilmenin kalbinde yarattığı enkazı yatak odasının karanlığında ve yorganının sıcaklığında gizlemeyi düşündü. Fakat sonra Tony karşılık verdi ve Steve ardından gelen hiçbir düşüncenin ipini yakalayamadı.
Tony'i öpmek, hayal ettiği her şey gibiydi ve çok daha fazlası.
Bu arzu, farkındalık, içinde doğduğu andan beri Tony'i nasıl öpmeyi düşlediyse öyle öptü Steve. Öyle nazik, öyle yumuşakça. Sanki Tony ellerinin altında her an tuzla buz olabilecekmiş gibi, onu kırmaktan korkarcasına.
Elleri, sanki her zaman yuvası orasıymışçasına Tony'nin belini buldu ve sıkıca sarıp adamı kendine daha da çekti. Sonrasında hayata karşı her daim sert ve keskin olan adamın bedeni, avuçları altında uysaldı. Başparmağı belini hafifçe okşarken, diğer elinin avucuyla sağ yanını sıkıp kavramaya başladı. Bu hareketiyle Tony'nin sağ eli Steve'in kolunu buldu ve aynı şekilde sıkıp kavradı. Diğer eli ise Steve'in ensesini buldu ve parmakları oradaki kısa saçların arasında gezindi. Ensesinde hissettiği tırnaklarla daha istekli bir şekilde öpüşmeye yön verirken, o an en muhteşem şey oldu ve Tony'nin dudakları aralandı. Tony, dilleri buluştuğundaysa minik, Steve'in kulaklarının duyduğu en güzel sesi çıkardı.
Ne kadar sürdü emin değildi, söz konusu Tony olunca zaman varlığını yitiriyordu zira Steve için. Ama bir önemi yoktu, çünkü Tony'nin dudakları, kendi dudaklarına karşı sıcak ve bir günah kadar yumuşaktı.
Kendi kalbinin her geçen saniye daha da hızlı arttığını hissettiğinde, sersemce Tony'nin de kalp atışını hissedip hissedemediğini düşündü. Hissedebiliyor musun Tony? Bunu sen yaptın. Tony'nin parmaklarının dolaştığı teninin her köşesi alev almıştı adeta. Yeni yılın ilk dakikalarında bu upuzun kuledeki balkonda, her geçen saniye kalbindeki buzların eridiğini, sanki birazdan tüm vücudu alev alacakmış gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untold • Stony
FanfictionO söylenmemiş şey her zaman oradaydı. Tony yıllarca fark etmese de, Steve her ne kadar saklayıp görmezden gelse de. Ve her geçen gün büyüdü ve tüm ekibi parçalayacak kadar zehirli bir şeye dönüştü.