Evet, yine uzun bir aradan sonra buradayım. İlk defa bir bölümü bu kadar karmaşık ve parça parça yazdım. Ve bölüm biteli birkaç gün oluyor, fakat bir türlü giriş kısmını yazamamıştım. Bugün ders işlenirken yazmak nasip oldu onu da.
3091 kelimelik yeni bölüm.
Hatalarım varsa affola. Umarım beğenirsiniz. Okuyan herkese teşekkürler! Yorumlarınızı lütfen paylaşın.❤
Normalde şarkı paylaşmayı pek sevmem ama bölümün bir kısmını bu şarkıyı dinleyerek yazdım ve bu şarkıyı da Robert Downey Jr. çok güzel seslendirip coverlamış. Dinlemenizi tavsiye ederim. Ally Mcbeal dizisinde bu şarkıyı Sting ile söylemişlerdi, o sahneyi de bulup izleyebilirsiniz. ❤
*EYLÜL 2016, NEW YORK
Yeni Avengers Merkezi'nin geniş ve yemyeşil bahçesinde, yaz ayının son güneşli günlerinin birinde usulca kızıllaşan gökyüzünün altında ve uzun ağaçların gölgesinde Tony Stark tek başına oturuyordu. Tasarladığı sayısız makine ve alet arasında adeta dans edercesine dolaşan uzun ve ince parmakları, şimdi viski bardağını kavrıyordu. Başını geriye yatırmış esmer adamı uzaktan gören biri onun bu huzurlu ortamın keyfini çıkardığını düşünebilirdi. Ama onu gerçekten tanıyan sayılı insan, gergin dudaklarında ve göz kenarlarını süsleyen çizgilerinde onun ne kadar yorgun olduğunu ve buraya sığındığını okuyabilirdi.
İçkisinden büyük bir yudum aldı ve boş gözlerle gökyüzünü seyretmeye devam etti. Buraya bir türlü susmak bilmeyen seslerden kaçmak için gelmişti ama biliyordu ki kaçtığı şeylerin hepsi beyninin içindeydi. Düşmanları, göz kapaklarının ardındaydı. Gözlerini yumduğu anda onlarla yeniden savaşa girecekti. Ve yorulmuştu, hem de çok. Kendi içinde bile yorulduğunu itiraf edebilmesi abesti, çünkü Tony hayatı boyunca ne kadar yorgun ve bitkin hissetmiş olursa olsun, her zaman savaşmaya devam etmişti. Durmaya ya kendisi ya da etrafındakiler asla müsaade etmemişti.
Ama şimdi durum farklıydı. Şimdi her şey farklıydı.
Zihnini ve ruhunu kaplayan fırtına o denli büyük ve karmaşıktı ki, bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Aslına bakılacak olursa, bunun için fazla uğraştığı da söylenemezdi. Sadece bitmesini istiyordu.
Kendini küçük, hırçın bir çocuk gibi hissetti. Her şeye karşı öfkeli ve kırgındı. Onu bu noktaya getiren her anı, her sözcüğü tekrar tekrar düşünüyordu. Ona karşı söylenmiş her yalanı yüz kere, bin kere tekrar ediyordu içinden.
Çok kolay olacağını düşündü sonra. Her şeyi bırakmanın, pes etmenin. Savaştım ve kaybettim. İşte bu kadar kolaydı. Durmak ve bir kere olsun yenilgiyi kabullenmek. Bunu yapmak kendisi için gerçekten imkânsız mıydı? İçine bu kadar çekilmişken, bu kadar şeyden vazgeçip, ondan bu kadar şey koparılmışken, ben bırakıyorum demek mümkün müydü? Savaştan çekilmek ve yaralarını sarıp sadece...izlemek. Bu belki de korkaklıktı, ama Tony cesur olduğu her an korkuyordu. Gökyüzüne her baktığında ve oradan gelebilecek her tehdidi düşündüğünde. Solucan deliği rüyasına her girdiğinde ve Steve kalkanını göğsüne her sapladığında, Tony korkuyordu.
Bunu anlatmaya çalıştığını anımsadı. Çaresizce insanlara bu korkuyu ve bu korkunun ne kadar gerçek olduğunu anlatmaya çalıştığını. Ve sonra yüzüne kapanan her kapıyı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untold • Stony
FanfictionO söylenmemiş şey her zaman oradaydı. Tony yıllarca fark etmese de, Steve her ne kadar saklayıp görmezden gelse de. Ve her geçen gün büyüdü ve tüm ekibi parçalayacak kadar zehirli bir şeye dönüştü.