chapter seven: in the house of a genius

895 91 28
                                    

KASIM 2013, NEW YORK

He was turned to steel

In the great magnetic field

Where he traveled time

For the future of mankind

Ritme uyum sağlayarak, ellerini sanki baget tutuyormuşçasına havada çılgınca salladı. Şarkıya kendini tam anlamıyla kaptırmamak ve işine odaklı kalmak için büyük bir çaba sarf etmişti. Önce ayağıyla ritim tutmaya başladı, daha sonra 'siktir et' dedi ve şimdi, atölyesinin ortasında hiçbir şeyi umursamadan zıplıyordu.

Nobody wants him

He just stares at the world

Planning his vengeance

That he will soon unfold

Dum-E, U ve Butterfingers da şamatayı kaçırmamış, yaratıcıları sanki güneşmiş gibi, hem onun hem de kendi etraflarında dönüyorlardı. Başka bir gün olsa onları azarlardı, ama şuan Tony'nin umurunda bile değildi. Robotlarıyla Black Sabbath eşliğinde dans etmek garip bir şekilde eğlenceliydi. Dum-E kıskacını hareket ettirip, sanki gerçekten ona bir şeyler anlatıyormuşçasına mızırdanırken, U'nun kafasında nereden bulduğu belli olmayan bir parti şapkası varken, ve hoparlörlerden son ses Iron Man çalarken, dünyadan bundan daha iyi neyin olduğunu bilmiyordu. Dışarıdan çizdikleri tablo çok saçma ve gülünçtü belki, ama Tony kendinde umursama gücünü bulamadı ve daha yükseğe, daha hızlı zıpladı.

Now the time is here

For Iron Man to spread fear

Gözlerini kapadı ve elindeki hayali bagetleri havada daha hızlı salladı.

Heavy boots of lead

Fills his victims full of dread

Running as fast as they can

Iron Man lives again!

Iron Man ismi geçtiğinde coşkusu daha da arttı ve şimdi şarkının son kısmı çalarken hayali bagetler kayboldu ve yerini hayali bir gitara bıraktı. Şarkının son kısmı atölyeyi doldururken, sanki gitarı kendisi çalıyormuşçasına ellerini salladı, son ritimlere girildiğinde, notaların gücü altında eğildi ve son nota vurduğunda arkasını döndü, dizlerine inip yerde kaydı ve tek elini sanki gitarın sapını tutuyormuşçasına havaya kaldırdı. Atölyede sessizlik olduğunda kahkaha atarak gözlerini açtı ve tam karşısında ağzı açık koca gözlerle onu izleyen Kaptan Amerika ile karşılaştı.

Birkaç saniye sanki dünya durmuş gibi tamamen hareketsiz bir şekilde birbirlerine baktılar. Tony anın şokuyla irileşmiş gözlerini Steve'in üzerine dikti ve utançla gözlerini kaçırmayı akıl dahi edemedi. An, arkasındaki robotların mızırdanmalarıyla bozuldu ve Steve gözlerini çekti. Elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve hafifçe boğazını temizledi. Tony hala havada olduğunu fark ettiği kolunu hızla indirdi ve beceriksizce yerden kalktı.

Steve ise ona değil, sağ tarafındaki bir noktaya bakıyordu. En azından artık açık ağzı ve kızarık yanaklarıyla ona bakmıyordu. Siktir, Kaptan Amerika'yı utandırmayı başarmıştı. Kaptan Amerika resmen az önce gerçekte bile olmayan gitarı çalıyor gibi yapışını, aptal artistik hareketlerini ve ona karşı götünü sallamasını izlemek zorunda kalmıştı.

Howard'ın hayaleti her an kapıdan girip onu öldürebilirdi.

Utanç, Tony'nin çok iyi bildiği bir şey değildi. Duygu hakkında çok ufak bir bilgisi vardı, ne zaman kapısını çalacağını bilirdi... ama bu, onun uzun bir ara ardından ilk defa kapıya cevap verişiydi. Yerin ortadan ikiye yarılıp onu içine yutmasını dileyeli gerçekten çok, çok uzun zaman olmuştu. Tabi, fiziksel olarak kafa karıştırıcı ve dünya sarsıcı olurdu, ama sorun değildi. Bilimi altüst etmek, şuanda elinin arkasında gülen Kaptan Amerika'dan uzaklaşmaya değerdi.

Untold • StonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin