Bu şeyi yazmaya yeniden başlamak, düzeltmek, yeni şeyler eklemek...
16 Ekim Pazar
23:48"Jiyeon, gerçekten çok-"
"Baekhyun lütfen!" telefonun diğer tarafından sıkıntılı bir nefes duyuldu. "Ballı çöreğim, yorgunum deme bana. Keyfine düşünce nasıl çevik olduğunu biliyorum ben senin."
"E sorun orada ya, sen düşmüyorsun şu an keyfime." Yanaklarını şişirip telefonu omzu ve kulağı arasına sıkıştırdığında masada dağınık halde duran eşyalarını toparlamaya koyuldu. "Sen bana 'Baekhyun hadi gezelim' de, bak ben nasıl yine dinç oluyorum." Emniyetini son defa kontrol ettiği silahı beline iliştirdi. "Ama benden dengesiz, sorunlu bir velet-"
"Baekhyun." İnce ses karşı taraftan ikaz eder tonda konuştuğunda Baekhyun bakışlarını tavana dikti bir kaç saniye.
"Düzeltiyorum güzelim. Sen benden mini mini pıtırcık, sevimli bir çocukla gezmemi istiyorsun." Departmandan çıkarken merdivenlere yönelen esmer bedene telefonu gösterip bıkkın bir ifadeyle el salladığında parmağına takılı anahtardan çıkan ses, bir kaç kişinin bakışlarını üzerine çekmiş, Jongin'in ona attığı alaylı bakışla kapıdan çıkmıştı.
"Güzelim, dediğin gibi olsun. Şimdi arabaya biniyorum."
"Dikkat et, benim için bir fotoğrafı ihmal etme."
"Sen de." Telefonun kapandığını belirten sesle yan koltuğa bırakıp aynasını düzelttiğinde yolu anımsamak için kendine bir kaç saniye verdikten hemen sonra arabayı çalıştırdı.
"Gelmeyeceğine emin misin?" Tabağında top şeklinde duran küçük köfteyi oynadı çatalıyla. "Yani babamdan bahsediyoruz ve o.. Bilirsin, çok tembel. Yemeğini sık sık kucağına istiyor, bizimle yemek dururken."
"Elbette tatlım, yemeğini ye hadi. Bu gece sıkıcı annenle başbaşasın." Saçlarının arasında hissettiği dudakların hemen ardından güldüğü için göz kenarları kırışmış beden karşısına oturdu.
"Sıkıcı değilsin anne, seninle çerez tüketip çay içerken dizi izlemeyi seviyorum." Ağzına gönderdiği lokmayı yutarak gülümsedi. "Ayrıca yorumların çok komik."
"Çayı senden bekliyorum o zaman?"
"Hay hay sultanım." Masada duran telefonun kilit tuşuna bastığında boş ekranla tekrar yemeğine çevirdi odağını.
"Her şey yolunda mı tatlım?"
"Elbet-" Sözünü kesen zille annesi oturmasını işaret edip kendine çeki düzen vererek kapıya ilerlediğinde dürbünden gördüğü yabancı bedenle kaşlarını çatıp kapıyı açtı tereddütle.
"Buyur kızım, kime bakmıştın?" Batmaya yüz tutmuş güneşin yaydığı turuncu ışık, genç bedenin yüzünün sol tarafını aydınlatırken saçlarının arasından süzülerek kızıl bir hava bırakmıştı.
"Ah, ben kız değilim Bayan Park." Rahatsızlığını sesine yansıtmamak adına kibar olmaya çalışarak tebessüm yerleştirmişti dudaklarına.
"Özür dilerim oğlum, yaşlı gözlerimi mazur gör lütfen. Bu devirde anlayamaz oldum kızı erkeği. Zamane kızları saçlarını kazıyarak geziyor, seni de pek bir güzel gördü-"
"Anne, kim geldi?" Uzun beden minyon annesinin ardından geldiğinde kapıda görmeyi beklediği son kişi ile gözlerini genişletip kapının arkasına saklamıştı bedenini. Şeker pembesi kazağının üzerinde bulunan büyük kalple karşısında olmak fazla utanç verici gelmişti kulağa.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste [BaekYeol]
Roman pour AdolescentsDar görüşlü bir polis. Dengesiz, neşeli, kırılgan, aşık bir öğrenci. [Texting] Yok, burası olmamış. Tekrar uğramak lazım. #baekyeol [2.71 bin arasında #1] (30.10.2020)