7 Aralık Çarşamba
22:39"Şey par- merha- Bakar mısınız be- Biriyle görü- Hadi ama.." Konuşma girişiminde bulunduğu polis memurları onu fark etmeyerek, kimisi uğraşmak istemediğinden dikkate almayarak yanından geçip gittiğinde Chanyeol ayağını yere vurmuş, sinirle mırıldanmıştı. Bu hareketi üzerine kendisine yönelen bakışlar mahcup olmasına sebebiyet verirken çantasını göğsüne bastırarak sıkıca sarılmış, eğilerek özür dilemişti.
"Yanaklarım yanıyor.." Utanç hissi yanaklarında baş gösterdiğinde kulağına çalan tiz ses, dikkatini asansöre vermesini sağladı. "Bay Kim!"
Elinde tuttuğu kağıtları okuyarak asansörden inen beden, yükselen sesle irkilip başını kaldırdığında şaşkınlığını silerek gülümsemiş, çıkardığı gözlüğü beyaz önlüğünün cebine koyarak yanına ilerlemişti.
"Hey." Elinde tuttuğu kağıtları rulo haline getirip onu da cebine iliştirdiğinde ellerini arkasında bağladı. "Seni iyi gördüm, kısmen? Her şey yolunda mı?"
"İyiyim Bay Kim, sanırım.. Ben sizden bir şey rica edecektim, vaktiniz var mı acaba?"
"Tanrım, gözlerin gerçekten çok kötü.." Aklından geçeni istemsizce dile getirdiğinde başını iki yana sallamış, sulu gözlerle ona bakan bedenin omzunu pat patlamıştı. "Gel hadi, yukarı çıkalım. Ben işimi hallederken sen de ne istediğini söylersin."
Chanyeol burnunu çekip bakışlarını yukarı kaldırarak derin soluk aldığında gelen ağlama hissini geri göndermiş, merdivenlere ilerleyen bedeni takip etmişti.
"Otur bakalım, bir şey içer misin?"
"Teşekkürler." Başını iki yana olumsuz şekilde salladığında üzerine çöken gerginlikle kazağının uç kısımlarını oynamaya başladı, sakin olmalıydı.
"Bu cüsseyle, bu denli sevimli olmak zor olmuyor mu?"
"Şey.. Özür dilerim, ama anlayamadım efendim."
"Tanrım.." Jongin sonunda elinde tuttuğu tüpleri dikkatle bırakıp gergin ve utanmış bir hali olan bedenin karşısına oturduğunda öne doğru eğilmiş, dirseklerini dizlerine yaslarken ellerini birleştirmişti.
Beyaz gömlek üzerine giydiği mavi kazağın bedenine büyük oluşu ve kalçasının dört parmak kadar altında olan uzunluğu, kıvırcık saçları ve büyük gözleriyle ona ayrı bir sevimli hava katmıştı. Altına giydiği siyah dar pantolon ve beyaz sporlar ise.. "Tamam, her neyse. Ne için gelmiştin Chanyeol?"
"Şey, ben sizden bir şey rica edecektim efendim."
"Bunu geç, zaten söylemiştin. Ayrıca kasma kendini, Jongin diyebilirsin."
"Oh, tabii üzgünüm." Terleyen avuç içlerini pantolonuna sildiğinde yumruk yapmıştı ellerini. "Ben Baekhyun hyungu görmek istiyorum ama nerede olduğunu bilmiyorum."
"Ve?"
"Yani, acaba.. Siz.. Yani şey acaba bana onun hangi hastanede olduğunu söyleyebilir misiniz? Söz veriyorum rahatsız etmeyeceğim. Sadece çok endişeliyim, onu her gün görmeye alışmıştım, şimdi mesajlarıma görüldü dahi atmıyor. Ben onu görmek istiyorum, lütfen efendim." Sona doğru titreyen sesiyle susup dudaklarını birbirine bastırdığında sulanan gözleri görüş açısını bulanıklaştırmıştı.
"Sakin ol Chanyeol, sorun yok." Masaya uzanıp aldığı küçük kağıda bir şeyler karanlığında ağlamak üzere olan bedene uzatmış, içtenlikle gülümsemişti. "Hastanenin adı, çıkacağın kat ve oda numarası. Görüş saatine yetişmek için hızlı olman gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste [BaekYeol]
Teen FictionDar görüşlü bir polis. Dengesiz, neşeli, kırılgan, aşık bir öğrenci. [Texting] Yok, burası olmamış. Tekrar uğramak lazım. #baekyeol [2.71 bin arasında #1] (30.10.2020)