Eski bölümlerde boy konusuna değindiğimi hatırlıyorum ama yaş konusuna değinmedim diye biliyorum. Umarım, doğru hatırlıyorumdur.
Çok fazla yazdım, sildim, tekrar yazdım. İçime hiç sinmedi, sıkılacağınıza eminim..
°°°°°°
"Baekhyun mu o?"
"Saçını mı boyatmış?"
"Bu renk ona çok yakışmış.."
"İşten ayrılmamış mıydı? Çalışacak durumda değil sanıyordum."
"Şhh, buraya bakıyor."
"Onu departmana girerken görmemiştim, ne zaman geldi?"
"Yuta Nakamoto onun yerine geldi diye duymuştum."
"Hayır, onu savcı ile konuşurken duydum. Yuta, Baekhyun'un yerine geçmek istemiş ama savcı sadece onunla ortak olarak çalışabileceğini söylemiş."
"Baekhyun bundan hiç hoşlanmayacak."
"Bahse var mısın? Bence Yuta bir ay dayanamaz burada."
"Dikkat et, bir ay sonra giden sen olma." Duvara yaslanmış, bir yandan elimde tuttuğum dosyayı incelerken diğer yandan keyifle etrafta dönen konuşmaları dinliyordum.
Aşina olduğum sesler arasına dahil olan yabancı tonla kaşlarım çatılırken başımı kaldırıp sesin sahibine baktım, görüntülü konuşma sırasında gördüğüm elemandı bu.
"Yuta?" Emin olamadığım isim sorgular tonda dilimden döküldüğünde kül rengi saçlara sahip olan beden dudaklarına yerleşen rahatsız edici sırıtmayla yanıma yöneltmişti adımlarını.
"Byun Baekhyun? Sonunda yataktan kalkabilmişsin bakıyorum da? Tatile doyamadığın için gelmeyeceğini sanıyordum."
"Ah.. Yuta, beni hiç tanımıyorsun. Ama tanıyacaksın. " Bana uzatılan eli tuttuğumda hafifçe sıkarak geri çekmeyi düşünürken genişleyen sırıtışıyla elimi haddinden fazla sıktığında bir adım öne atarak mesafeyi daraltmıştı.
"Buralarda el üstünde tutulup çok şımartıldığını duydum. Suçlularla oynadığın evcilik oyunlarını izlemeyi dört gözle bekliyorum, ortak."
Dudağımın sağ tarafı yukarı kıvrılırken onu taklit ederek, daha sert bir şekilde elini sıkmış, saniyelik yüzünden geçen acılı ifadeyi görmezden gelerek boştaki elimi omzuna koyup kulağına yaklaşmıştım.
"İlk günden tatsızlık çıkarıp beni yerimden mi etmek istiyorsun? Devam et. Ama unutma, ben buraya çocukluğumu verdim. Senden beterleri de geçti benim elimden, seni ancak dişime kürdan yaparım ben. Yerinde olsam benimle iyi geçinir, işime bakardım. Ortak." Kolunu patpatlayıp geri çekildiğimde samimiyetten uzak bir şekilde gülerek odama yöneldim.
" Şimdi bana bir kahve al ve Jongdae'yi de bulup odama gel. Yokluğumda kaçırdığım soruşturmalara el atmamız gerek." Sinirlendiğini hissedebiliyordum, umurumda değildi.
Keyifle odama girip masama kuruldum, yeni düzen keyifli olacaktı. Belki savcı ile fazla atışmalı bir sürece giriyordum, ama onunla oynayacak vaktim de yoktu. Telafi etmem gereken bir ayım vardı, oyalanamazdım.
Çocukluğumdan, eğitimimden ve buraya attığım ilk adımımdan kısaca bahsetmem gerekirse;
Babam eski asker, annem ise eski öğretmendi. Bu benim için disiplinli, bol çalışma süreci içinde geçen, sıkı bir çocukluk demekti.
Hayal meyal hatırlıyordum, annemin daha dört yaşında beni okula hırsla hazırladığı dönemi.
Yaşımı doldurduğum gibi kuvvetli bağlantıları sayesinde erkenden okula yazdırmıştı beni. Ev - okul - dershane arası dönen sıkı çalışma sonunda ilk okul ve lise dönemimde sınıf atlatılmıştım.
On sekiz yaşında girmem gereken sınavlara on altı yaşında girmiş, bir yıl bekleyerek tam not ile on yedi yaşında polis akademisine alınmış, yedi ay süren eğitim sonunda komiser yardımcısı olarak atanmıştım.
Boyum, kilom, indeksim ucuna ucuna kurtarıyordu. Girdiğim günden itibaren psikolojik baskı altında kalmıştım hep. Zayıf, çelimsiz, yeteneksiz, torpilli..
Ama sınavlarda, antrenmanlarda, sahada hep grubumun en iyisi olarak ilerlemiştim. İzin günlerimde dahi evde oturmak yerine babamla antrenman yapmıştım. Çocukluğum oyunlarla geçmemişti, şikayetim de yoktu.
Wu Yifan.. Bu isim hayatımın dönüm noktası olmuştu. Yanına atandığımı söylediğimde yüzüme iğrenir gibi bakıp 'Çocuk bakıcılığına vaktim yok.' deyişini gözümü her kapattığımda dün gibi anımsıyordum.
Sonunda gerçek bir polis olarak rütbem yükselirken bana attığı gurur dolu bakışlarınıda öyle.
"Sayende hyung. Senin sayende şimdi bu masada oturuyorum." Yutkundum. Acı ve özlem dolu bir nefes verdim. Hayatımın en zor anı olmuştu cansız bedenine bakmak.
Yirmi bir yaşına geldiğimde her şey mükemmel ilerlerken onunla yollarımızı ölümün ayırması duygusal dengemi alt üst etmişti.
Yanağından giren kurşunun sahibi olan pislik, tek başıma enselediğim ilk suçlu olmuştu.
Şimdi yirmi beş yaşındayım. Attığım her adımda onu gururlandırmak için ilerliyorum. Bu oda, bu masa ona aitti. Eskiden benim oturduğum yerde şimdi Jongdae oturuyordu.
Burası benim hayatımdı, oyunla harcayamacağım kadar önemli, başkasına teslim edemeyecek kadar değerli hayatım.
°°°°°
Düzenlemedim, sonra dönerim..Baekhyun'un sürecine kısaca değinmek istedim. Tanıdıklar, sözü geçen bir baba ve yoğun çalışma sonucunda bulunduğu departmanın en genç (rütbesine göre) komiseri.
Torpil kısmı bir miktar doğru, ama haksız yere bir torpil değil. Üçüncü sınıf seviyesindeki bir çocuğun birinci sınıfta olmaması gerektiği gibi.
Yok, olmadı bu bölüm. :[
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste [BaekYeol]
Teen FictionDar görüşlü bir polis. Dengesiz, neşeli, kırılgan, aşık bir öğrenci. [Texting] Yok, burası olmamış. Tekrar uğramak lazım. #baekyeol [2.71 bin arasında #1] (30.10.2020)