Uzun aralar olmasın dedim ve yeni bölümü yazmaya koyuldum. Beğenip yorum yaparsanız çok sevinirim 😊😊. Bu şarkı adeta Jin'in duyguları için yazılmış 💞medyayı açıp okumak isterseniz diye bırakıverdim, iyi okumalar 🖤🖤🖤.
O gün gökyüzündeki ay, çok güzel bir gece olacağını biliyormuş gibi ışıl ışıl parlıyordu. Yıldızlar birbirlerini selamlıyor, aşıklar için gökyüzünü süslüyordu...
Tesadüf filmlerde mi olurdu sadece, gerçek hayatta yüzde kaç ihtimali vardı ? Orada bulunan iki bedenin birbirini bulması kaderin oyunu olan tesadüf müydü ? Yoksa burada bir emek mi vardı ?
Aslında bunların ne hiç biriydi ne de hepsi.
Pes etmemeye karar verdikten sonra harekete geçmek için planlar yapmıştı Jungkook. Tabii onu buraya geldiği ilk günden bulmayı ummamıştı burada da araya kaderin oyunu girmişti. İlk başta ne yapması gerektiğini kestiremese bile, akışına bırakmaya karar verdi.
Seokjin'in fotoğraf çektiği yerde otururken makineden patlayan flaşla fark etti onu. İlk başta şaşırsa da akışına bırakmanın ilk dakikasında onu bulması Jungkook'a inanmadığı tanrının var olduğunu bir daha hatırlattı.
Ne yapması gerektiğini düşünürken aynı zamanda, gözünden kaçırmamaya çalışıyordu sevdiği adamı. Onu izlerken elindeki makinesine şaşırmış ifade ile bakarken yakalığın da bir şeylerin ters gittiğini hissetti ve kendi bile ne olduğunu anlamadan ruhunun ait olduğu yere çekildi.
Banka yaklaştığında olabildiğince ses çıkarmamaya çalıştı ama tahmin edemedi sevdiği adamın onu kokusundan bile tanıyabileceğini. Sevilmediğini bilmek dünyanın en kötü hislerinden biriydi ama yinede denemek için buradaydı o. Bu hislerine sahip bile çıkamazken oturmaya karar verdi.
Yabancı şehirde, tanıdık iki ruh buluştu o gece.
Kendini sakinleştirip, derin bir nefes alarak döndü kalp atımlarını hızlandıran surata.
Jungkook kendisine dönen çehrenin şok olmuş ifadesine bakıp güldü, 'Merhaba hyung, şaşırdın değil mi ? ben de en az senin kadar şaşkınım' diyerek kocaman gülümsemesini sundu. Seokjin sesini kendinde bulduğunda cevap verdi 'Sana da merhaba Jungkook, gerçekten baya şaşırdım, hadi burada karşılaşmamızı geçtim, seni çektiğim fotoğrafta gördüm'.
'Gerçekten mi ? Ben de şu ilerideki bankta oturuyordum, seni gördüğümde bir an hayal gördüğümü bile sandım hyung' diyerek inandırıcı olmayı umdu. Buraya gelme amacını bilmesine gerek yoktu, en azından şimdilik.
'Büyük bir tesadüf oldu gerçekten, seni buraya hangi rüzgar attı. Ailen ve arkadaşlarınla takılacaksın sanıyordum' dedi Jin.
'Aslında ben de öyle sanıyordum ama sonra biraz tek başıma kafa dinlemeye karar verdim, belki yine ilhamlar bulurum diyede burayı seçmiştim, peki ya sen hyung tüm gün bilgisayar başında oturup kalkmayacağım diyordun'.
'Ben de senin gibi düşünüp kafa dağıtmak için gezmeye karar verdim. Buraya yeni geldim aslında ve çok uzunda kalmayacağım' dedi. Bunu derken hiç tahmin etmiyordu tek kişilik çıktığı bu geziye iki kişi bir ruh olup devam edeceğini.
'Madem güzel bir tesadüfle burada karşılaştık bir şeyler içmeye ne dersin Kook' diye sordu büyüğü. Küçük olan gerginliğini üstünden atmak için yakaladığı bu harika fırsatı kaçırmaya hiç niyeti yoktu ve hızlıca cevapladı 'Çok iyi olur Hyung, ama bir yere gitmektense bir şeyler alıp burada içsek olur hem manzarada harika' diyerek kendi teklifini sundu.
Kabul edilen teklif ardından ikili ayaklanıp en yakın markete girdi. Bir şişe şarap, biraz atıştırmalık, küçük bir örtü ve iki adet plastik bardak. Marketten çıkarken şarabı plastik bardakta içme fikri ikisini de güldürse de başka seçenekleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mellifluous 와 jinkook
FanfictionSevgi gerçekten böyle bir duygu muydu ? Sıcak, kavurucu, can acıtıcı. Sevmek bu muydu? Her zaman böyle miydi? İyi hissettirmeyecek miydi? 'Kabul' dedi. Sevmeye devam etti.