Merhabalar ve iyi okumalar. Beğenmeyi ve düşüncelerinizi bırakmayı lütfen unutmayın 🖤🖤.
Ne kadar saat geçtiğini anlamadığı bir zaman diliminden çalan kapıyla gözlerini araladı Jin. Göğüsünde ki ağırlığı idrak ettiğinde aklına gelen anlarla gülümsemesine engel olamadı ama kapı tekrar çalınca neden kalktığını hatırladı. Kapıdaki her kimse umarım iyi bir nedeni vardır diye düşünerek ilerledi.
Açılan kapının ardından bir görevli belirdi soran gözlerle karşısında duran adama baktığında görevli hemen kendisini açıklamak istedi.
'Merhaba efendim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim fakat tuttuğunuz bu odanın süresi doldu birkaç saat içinde boşaltmanızı rica ediyorum' dedi ve mahcup bir gülümseme sundu. O an aklına dank etti kısa süreliğini oda tuttuğu Jin'in.
'Peki süremi uzatma ihtimalim yok mu acaba, para konusu hiç önemli değil ' dedi içinden bir ümitle.
'Maalesef efendim. Yaz döneminde olduğumuz için böyle bir şansımız yok tekrardan kusura bakmayın' diyerek ayrılmak için yöneldi gelen görevli.
'Haber verdiğiniz için teşekkürler' diyerek arkasından seslendi Jin. Giden görevli kafasını eğerek selam verdi ve yoluna devam etti.
Derin bir iç çekerek kapıyı kapatan Jin arkasını döndüğünde uykulu gözlerle yorgandan kafasını çıkarmış bir Jungkook beklemiyordu. Yanına gidip onun uykudan şişmiş gözlerini ve yanaklarını ne kadar mıncırmak istese de öncelikle ortadaki sorunu halletmeliydi.
Bir sıkıntı olduğunu anlayan Jungkook sorunun ne olduğunu sordu. Elini saçlarının arasına atarak nasıl anlatması gerektiğini düşündü Jin, aslında pek önemli değildi ama onu biraz komik bir duruma düşürüyordu.
'Şimdi şöyle ki ben aslında Paris'e gelmeyecektim. Bordeaux'dan sonra İtalya'ya gidecektim ama bazı düşüncelerim beni buraya itti ve şuan bulunduğumuz nokta bu neyse konudan sapmadan devam ediyorum burada Paris'te bir gece kalıp geri döneceğim için odayı da bir geceliğine tuttum ve az önce görevli gelip birkaç saate çıkış yapmam gerektiğini söyledi' diyerek nefesini verdi.
Jin'in sözlerinin ardından kaderin ne kadar güçlü olduğunu bir kere daha anladı Jungkook çünkü o buraya Jin'i bulmaya gelmişti ve aslında o direk İtalya'ya gitseydi onun için burada Jin'i aramanın hiçbir anlamanı kalmayacaktı. Sanırım artık inandı bir tanrı vardı.
'O zaman hadi' dedi Jungkook.
Anlamayan gözlerle baktı Jin. 'Nereye hadi ?'
Gülümseyerek yataktan kalkan küçüğünün ne yaptığına anlam veremedi. Jungkook ise kendiden emin adımlarla Jin'in kollarına doğru ilerledi, göğsünde bağlı olan kolları açarak arasına girdi ve kendi kollarını sevdiği adamın boynuna doladı kulağına eğilerek,
'Hadi toplanıp gidelim İtalya'ya ' dedi.
Havalimanına gelen çift o kadar hızlı bir şekilde toplanıp gelmişlerdi ki bir şey unutmadıklarını umarak bilet kontrolünden geçiyorlardı. Jungkook hadi İtalya'ya gidelim dediği anda inanamayarak bakmıştı ona sonra bu fikrin çok güzel olduğuna kanaat getirip anında kabul etmişti. Ardından Jin'in eşyalarını beraber toplayıp, Jungkook'un eşyalarının olduğu otele gitmişlerdi zaten eşyalarını bıraktığı gibi dışarı çıktığı için toplu olan bavulunu alıp çıkış işlemlerini yapmışlardı şimdi ise buradaydılar. Tanınmamak için kafalarına geçirdiği şapkalar ve güneş gözlükleri ile binecekleri uçağı bekliyorlardı.
Aralarındaki etkileşimi korumaya devam ettiler çünkü insanlar onları tanıyıp fotoğraf çekebilirlerdi. Oysa ki ikisi de şuan çok isterdi el ele özgürce gezmeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mellifluous 와 jinkook
FanfictionSevgi gerçekten böyle bir duygu muydu ? Sıcak, kavurucu, can acıtıcı. Sevmek bu muydu? Her zaman böyle miydi? İyi hissettirmeyecek miydi? 'Kabul' dedi. Sevmeye devam etti.