Art arda bölüm yazmaya başladım iyi değilim galiba. Ama üniversite açıldığı için okuduğum yere geri döndüm bu yüzden yazma tempom düşücek, elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Neyse Jinkook'u bolca sevin. Beğenip yorum yaparsanız aşırı mutlu oluyorum. İyi okumalar 🖤🖤🖤.
Oksijen ihtiyacı için ayrılan dudaklar, tekrar kavuşmak için hareketlendi. Az öncekine nazaran masum olmayan bu öpücük onlar için su içmek gibiydi.
Çöl ortasında kalan bu iki yolcu içtikleri suyun serap olmadığına kendilerini inandırmak için sıkı sıkıya tutundular.
Tekrar ayrıldıklarında birbirine karışan nefeslerini soludular. Jin diğer su kaynaklarını aramak için keşfe çıktı. Dudakları, önce sevdiğinin yanaklarını buldu oraya kondurduğu narin öpücükler diğerinin yüreğine değdi, ardından ona hep özlemle bakan gözlere geldi sıra kirpiklerinin dudaklarını gıdıklamasına izin vererek oralar da bıraktı ateşini.
Bakışlarını sevdiği gözlere getirdi, karşısındakinin hislerini aramak için derinlere dalmasına gerek yoktu, hemen oradaydı, gizli olmayan bu bakışlar açıkça meydan okuyordu. Hiç kırpmadı gözlerini, bakışlarını sürdürerek küçük buseler kondurdu küçüğünün dudaklarına.
Kıvrıldı küçüğün dudakları, hissettiği içinde dolup taşan, mutluluk ve huzurdan. İşte o an öpüldü gülüşünden. O an ölse belkide hiçbir pişmanlığı kalmayacaktı arkasında.
Birbirlerinin gözlerinde kaybolan aşıklar dışarıda olduklarının bilincini tekrar kazansalar da, harekete geçip anın büyüsünü bozmaktan korkuyorlardı. Büyük olan sonunda yapması gerekeni yapıp elini tuttu küçüğünün. İtiraz etmemesini umarak yol almaya başladılar.
Paris'in üstüne sessizlik çöken sokaklarında el ele yürüyorlardı. Ne yaptıklarının çok bilincinde olmasalar da şuan kimseden ses çıkmıyordu. Durduklarında kafasını kaldırıp nereye geldiklerine baktı Jungkook, yürüdükleri yol boyunca birbirlerine sarılmış olan parmakları izlemişti. Baktığı yer bir oteldi. Lüks bir yer değildi, tesadüfen orada olduklarını düşündüğü sırada el ele içeri girdiler. Asansöre doğru ilerlediklerine neden lobide durmadığını düşündü küçük. Bir odanın önüne geldiğinde ise Jin'in elindeki oda kartını gördükten sonra anlamıştı neden burada olduklarını burası onun kaldığı yerdi.
İçeriye girdiklerinde halen el eleydiler, alışamadığı manzaraya tekrar baktı Jungkook. Bu görüntü bile kalbini deli gibi hızlandırıyorsa konuştuklarında ne olacaktı hiç kestiremiyordu.
Hem hazır gibiydi hemde değil. Karmaşık duygular içinde onu öpüvermişti ve sonucunu düşünmek aklına bile gelmemişti zaten aklı da mantıklı düşünmeyi seçmemişti. Yürüdükleri sırada biraz ayılarak düşünme yetisini geri kazanıp ne yapacağını düşündüğü sırada gözü ellerine kaymıştı ve yine mantıklı düşünmesi gereken yanını kaybetmişti.
Şimdi ise geldikleri nokta onlara ne getirecekti bilmiyordu. Bu sefer ilk atağı Jin'den bekliyordu. Zaten onu öperek kendini yeterince ifade etmişti ve dahası karşılık almıştı. Şimdi karşısında dikilen kişi ona açıkça söylemeliydi ne olacağını, biraz daha beklerse çıldırabilirdi.
Jin ise elinden tutup getirdiği kişiye nasıl davranması gerektiğini düşünüyordu. Öpüşmüşlerdi ve o da karşılık vermişti. Artık kendini tutamayacağı noktaya gelmişti. Unuttum sandığı aşkı hala kalbinin tam ortasındaydı ona veda ettiğini düşünmüştü fakat bunun bir veda değil yeni bir karşılama töreni olduğunu şimdi anlamıştı.
Ondan gittiğine emin olduğunu düşünmüştü ama bu aslında kendine söylediği en büyük yalandı.
Şimdi ise karşısında duran küçüğü tüm düşünceli yüz ifadesiyle ona bakıyordu. Düşüncelerini kenara attı, bundan sonra akışına bırakacaktı. Yatağa oturdu ve küçüğüne işaret etti yanına gelmesini sağlamak için. Düşüncelerden bu işaretle sıyrılan Jungkook heyecanla yatağa ilerledi oturmak için hamle yaptığı sırada kolu sevdiği adam tarafından çekildi ve kendini onun iki bacağı arasında buldu. Kalkmak için hamle yaptığı sırada uzun kollar iki tarafını sarmış, Jungkook'un sırtını geniş göğüse yaslamıştı.
Soran gözlerle başını kaldırıp arkasında kalana döndü.
'Hyung ? '
Jin, ne yaptığını sorgulayan gözlerin içine bakarak sevdiği çocuğun şakağına derin bir öpücük kondurdu ve kokusunu içine çekerek ayırdı kendini. Öpülmenin verdiği hisle utanarak önüne dönen Jungkook yanaklarının ısınmasına engel olamadı.
Ona ninni gibi gelen kısık sese kulak verdi.
'Hazırsan başlıyorum, merak ettiğin çoğu sorunun cevabına ulaşacaksın tamam mı Kook ' dedi içindeki gerginlikle Jin.
Küçük ise sanki yüksek sesle konuşursa büyüsü bozulacakmış gibi fısıldı, 'Hazırım Jin hyung '.
'Her şey tüm bundan 5 yıl önce başladı ya da ben o zaman anladım...
Burada kesilir mi yazar demeyin biraz heyecan olsun ama değil mi ? Diğer bölüm Jin'in eteğindeki taşlar dökülecek gibi ha ne dersininiz. Umarım beğenmişsinizdir. Yeni bölümü elimden geldiğince hızlıca atmaya çalışacağım. Hepinizi çok seviyorum, kendinize iyi bakın. Bu arada geri dönüş efsaneydi. Jinkook'la kalın 🖤🖤🖤🖤. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın onlar beni aşırı motive ediyor 🥰😊🖤🖤.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mellifluous 와 jinkook
FanfictionSevgi gerçekten böyle bir duygu muydu ? Sıcak, kavurucu, can acıtıcı. Sevmek bu muydu? Her zaman böyle miydi? İyi hissettirmeyecek miydi? 'Kabul' dedi. Sevmeye devam etti.