Farkındalıklar, şaşkınlıklar ve daha bir sürü şey.
Tanımadığımız insanlara dair ilginç, iç dünyamızdaki kurallara aykırı bir şeyler duymak bizi çok da etkilemez esasında. Fakat tanıdığımız, tanıdığımızı sandığımız kişilerde gördüğümüz en ufak değişim -kendi fikir dünyamızda o kişiyle özdeşleştirmediğimiz herhangi bir şey- bizi oldukça şaşırtabilir. 'Ne kadar değişti.' deriz onun için. 'Önceden böyle biri miydi?! Onu artık tanıyamıyorum!' Gibi beylik laflar etmeye bayılırız. Ama hayır. Aslında çok derinlerde o hep öyle bir insandı. Olduğumuz, olacağımız bütün o şeyler hep içimizde. Siz hep aynı kişiydiniz. O hep aynı kişiydi. Kendinizi kandırmayın. Çünkü ben kandırdığımı fark ettiğimde toparlanmak için çok daha büyük yalanlar sundum kendime. Kendimi, Chan'i daha çok yıprattım. Yine de bunun farkındalığını kazandığım için mutluyum. Bunu ilk kavrayışım onunla olan ilk diyaloğumda gerçekleşti.
Doğaya takıntılıydı. Yaşayan her şeye. Harabelik olmaya başlayan amfi tiyatrodaki karşılaşmamızda anlamıştım bunu. Beni ilk şaşırttığı andı sanırım. Gözlerindeki o beklenmedik sevecenlik ve ellerimdeki çimen lekelerine attığı sitemkar bakışlar sanki içime işlemişti. Güneş çocuk. Böyle demişti değil mi? Böyle demişti ve uzandığım basamaktan zıplamış, fakülte binasına doğru yürümüştü. Onu okulun ilk gününden beri tanıyordum. Ya da tanıdığımı sanıyordum. Tek bir cümleyle tüm günümü almıştı. Lanet herif aklımdan çıkmıyordu. Aklımdan çıkmamasının sebebi neydi bilmiyordum. Onu gördüğüm zihnimde olan kişi gibi davranmamış olması mıydı? Yoksa sadece okulun popüler çocuğu (!) benimle konuşutuğu için miydi?
Bilmiyordum.Kafam o kadar dolmuştu ki derse girmeyip eve gelmiştim. Devam zorunluluğunun olmaması şu aralar benim için en büyük nimetti.
Eve kendimi attığımda telefonuma gelen bildirimlere baktım. Genel olarak oyun ve uygulama bildirimleriydi. Tek mesaj vardı o da Jisung'dandı. Bana iyi bir ev arkadaşı bulduğunu ve bugün evi gelip göreceğini yazmıştı. Kim olduğunu sorarak mesajına geri döndüm. Telefonumu yemek masasına bırakıp eve göz gezdirdim. Dağınık değildi. Kuruması için astığım kıyafetlerimi aldığım zaman toparlanmış olurdu.
O sırada gelen bildirim sesiyle telefonumu tekrar elime aldım. Kim olduğunu gelince öğreneceğimi sadece ona güvenmem gerektiğini yazmıştı Jisung. Gereksiz heyecan yapmaya bayılırdı. Üzerinde çok durmadım.İki küçük odası ve salonla birleşik mutfağı olan sıcak sevimli bir apartman dairem vardı. Tek başıma yaşadığım için biraz fazla para çıkıyordu cebimden. İlk sene ortalamam da üçün altında kalınca aldığım başarı bursu da kesilmişti. Bu yüzden ev arkadaşı aramaya başlamıştım. Birkaç kere Seungmin'e benimle kalması için teklifte bulundum. Fakat Seungmin'in kaldığı yurt hem okula oldukça yakındı hem de Seungmin'in okul başarısından dolayı birçok ücretsiz hizmeti vardı. Yani reddedilmiştim. Tanımadığım biriyle de kalmak istemiyordum. Jisung'a söylediğimde ise gereksiz bir şekilde hemen olaya el koymuş ve bana çok iyi birini bulacağını söylemişti. Eh, işime gelirdi.
Müstakbel ev arkadaşım gelene kadar evi toparlayıp duş almaya karar verdim. Bugün benim için yeni şeyler yaşama günüydü sanırım.
*
"Bence arkadaşın beni görünce şaşıracak." dedi Changbin. Jisung elindeki kahveyi oturdukları banka koydu ve Changbin'e döndü."Şaşırması normal değil mi? Neydi senin şu lakabın? Hah! Hatırladım. 'Hyunjin'in gruptan aforoz ettiği üst sınıf.'" Kendi dediklerine kıkırdayıp kahvesinden bir yudum aldı.
Changbin alınmışa benzemiyordu. Hatta keyiflenmişti Jisung'un dedikleriyle.
"Öyle olmuştu değil mi?" diye gülerek sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternity and a day. chanlix
Fanfic-Yarın ne kadar sürer diye sormuştum, hatırladın mı? -Sonsuzluk ve bir gün kadar. [chanlix]