Sterliçyalar, ördekler ve daha bir sürü şey.
Daracık bir tünelde bir nehrin ruhuyla savaşıyor gibiydim. İçime sığmayan onca şey vardı ve bedenimi olabildiğince zorluyordu. Çatlaklarım vardı. Zorluklarla başa çıkmaya çalıştıkça daha da artan, derinleşen çatlaklarım.
Changbin'le onun odasında, camın önünde dikiliyorduk. Chan aşağıda kaldırımda oturuyor yüzüme bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Boynu tutulacak." dedi Changbin burun kemerini ovalarken.
Yan bir bakışla Changbin'e döndüm.
"Ben kahve zehirlenmesinden ölüyordum az daha ama onun boynu tutulacak diye mi endişeleniyorsun?"
Changbin derince bir nefes aldı.
"Senin için de endişelendim gereksiz sinirlenme." dedi saçlarımı dağıtıp.
Yaptığım patavatsızlığa karşın Changbin oldukça anlayışlıydı. Hatta uzun zamandır bana en iyi davranan kişiydi.
Doğruları söyleyen, canım yansa bile benim için bundan vazgeçmeyen biriydi.
Bu işin sonunda Chan'i kazanamasam bile bir arkadaşım olmuştu sanırım.
"Ne yapacağım?" dedim Changbin'e çaresizce.
Ne yapacaktım? Chan gitmişti, geri dönmüştü; geçen bir gece değil de sanki bir yıl gibiydi.
Üzgündüm, öfkeliydim, canım yanıyordu. Ama Chan da geri gelmişti işte ne yapacaktım?
"Konuşacaksınız." dedi Changbin ciddiyetle.
"Ve gerçeklerle, doğrularınızla, hislerinizle konuşacaksınız."
Changbin camdan sarkıp Chan'a seslendi.
"Yukarı gel sokak kedisi!"
Chan Changbin'in dediğine somurtup oturduğu yerden ayaklandı.
"O istiyor mu?"
"İstemiyorum." diye mırıldandım Changbin'e.
"Çok istiyormuş." diye çığırdı mahalleye doğru.
Gözlerimi belertip Changbin'e baktım.
"Çok sıkıldım şu durumdan." dedi bıkkınlıkla.
"Geliyim mi?"
Biz Changbin'le bakışırken Chan aşağıdan tekrar bağırdı.
"Çık yukarı." dedim huysuzca.
Chan sesimle apartman girişine yürüdü.
Hızla Changbin'e döndüm.
"Yüzüm çok kötü mü? Tişörtümü değiştireyim mi?"
Paniklemiştim istemeden. Gecem salya sümük kusmuk geçmişti ve rezil haldeydim.
Changbin kahkaha atıp beni odasından koridora sürükledi.
"Keşke dişini fırçalasaydın çocuk şimdi öperse kusmuk tadı alır." dedi kapı pervazına yaslanıp.
Oldukça eğleniyor görünüyordu.
"Komik mi?" dedim kaşlarımı çatıp.
"Hem de nasıl." dedi Changbin son kelimeyi uzatıp.
O sırada kapı tıklanması ile Changbin'le bakışmayı bırakıp kapıya ilerledim.
Arkasında Chan vardı. Geri gelmişti. Varlığı boğazımı kuruttu o anda. Kalbim teklerken uzanıp kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternity and a day. chanlix
Fanfic-Yarın ne kadar sürer diye sormuştum, hatırladın mı? -Sonsuzluk ve bir gün kadar. [chanlix]